Bu sabah 23 Nisan’a uyandım.

Saatler henüz yediyi yaşıyordu.

Biraz sporel giyindim.Ör. ayakkabı…

Asansörler ara sıra ilişir gözüme.

Merdivenlerle dostum.

* * *

“Tam otların sarardığı zamanlar

Yere yüzükoyun uzanıyorum.

Toprakta bir telâş, bir telâş

Karıncalar ötedenberi dostum.
Ellerime hanım böcekleri konuyor,

Ne şeker şey onlar.

Uç böcek, uç böcek diyorum

Uçuyorlar.” Kır Şarkısı’ından Behçet Necatigil, (16 Nisan 1916, İstanbul - 13 Aralık 1979, İstanbul)

* * *

Sporsal, ama ses etmeden aşağıya indim.

Yola çıktım.

Gün aydınlık.

Görüntü cam gibi.

Sokak ağaçlarının yapraklarında geceden kalma damlalar var.

Arada bir düşüyor.

Hani “neşe doluyor” ya insan…

Caddemin adı Fuzuli.

Apartmanımın da Şemsi Belli

Şemsi Belli ki burada doğmuş.

* * *

‘Fuzuli Caddesi’ çok her nedense şehirlerimizde.

Ama “şair” çağrıştırmıyor bu ad sanki çoğumuzda, “gereksiz”likmiş gibi geliyor; ya da bir anlam algılatmıyor.

Fazilet sözcüğünün kökü olan “fuzul”den  türeyen faziletli-erdemli anlamında mahlas. 

 

"İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" Türkçe Divanı’nın önsözünden.

Bağdat'ı aldığı için Kanuni’ye kasideler yazmış. Padişah da 9 akçelik aylık bağlatmış. Ne var ki bu aylığı alırken hep güçlük çıkarmış Bağdat Evkafında çalışan memurlar. Padişah kararını bile dinlemiyorlarmış. Bu yüzden Padişaha ünlü Şikayetname’sini yazmış Fuzuli.   

 Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar.

Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar.”  

 

“Ger ben ben isem nesin sen ey yar

Ger sen sen isen neyim men-i zar” Su Kasidesi’nden.Fuzuli-Türk Divan Şairi-1483-1556 Bilgiler Vikipedi’den alınma.

* * *

 “Yerin, yurdun adresesin bilmirem 
Angara'da: Anayasso! 
Ellerinden öpiy Hasso 
Yap bize de iltimaso 
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?”
Anayasso’dan Şemsi Belli 

 

“Gönül penceresinden
Ansızın bakıp geçtin
Bir yangının külünü
Yeniden yakıp geçtin.” Bir yangının Külü’nden
Şemsi Belli (1925, Malatya 11 Ekim 1995, İstanbul)

 

Evet, Şair Fuzuli Caddesinde, Şair Şemsi Belli’in doğduğu evin yerinde ve adını taşıyan apartmanda oturmaktan dolayı duyduğum mutluluğu anlatmaya gerek var mı bilmem!

* * *

Fuzuli Caddesini geçti,kten sonra, Beydağı’ndan eteklerinden basamaklarla indirilen Kernek Suyu’nun akıtıldığı kanaldan adını alan Kanalboyu’nda yürüyorum bir süre.

 

“Malatya Malatya bulunmaz eşin

Gönülleri doldurur da ayla güneşin.

 

Anam anam anam anam Kernekli misin

Kernekğe gelmeye de yeminli misin.” Malatya Türküsü

 

Kanalboyu ki, iki yanı taş döşeli iki yol.

Çevresi yemyeşil ağaçlı, çeşmeli.

Karlı, ayazlı günleri geçersek neşeli, neşveli.

Kafelerinden gençlik taşar kızlı erkekli.

* * *

Kanalboyunda yürüyorum bir yanımda Kernek Suyu yürüyor, bir yanımda Orduevi büyüyor.

Atatürk (Kışla) Caddesiyle, Kanalboyu’nun (Şehit Hamit Fendoğlu Caddesi) kesiştiği yerde Atatürk Anıtı var.

Oraya varıyorum.

Çelenkler bu anıta konuyor.

Geçen yıl Belediye, bu simge anıtı taşıyacağını açıkladı.

Neymiş, tören sırasında trafik aksıyormuş.

Doğru.

 Ama niyet belli!

Biz dedik ki; tamam da, bu anıt Malatya’nın kimliği, yerinde kalsın, düşünülen tören yerine yenisi, daha iyisi yapılsın. Her parayı her yere harcıyorsunuz, buna da harcayın…

Şimdilik ses yok.

* * *

Anıtın önünde hareketlilik başlamış..

23 Nisan tören hazırlıkları.

Memurlar, öğretmenler koşuşuyordu.

Bayraklar ağaçlar, direkler arası gerili iplere asılmıştı.

Belediye Başkanı da uygun zamanlarda şehrin ana caddelerindeki direklerin özel yapılmış yerlerine Bayraklar asar.

Şehir capcanlı olur.

Bir öğretmen arkadaşla karşılaşıyorum.

Görevdeyiz diyor.

Vatanı bekliyorsunuz diyorum.

Vatan mı kaldı diyor..

Bayrakları gösteriyorum.

Altı boş diyor onların…

* * *

Simitçi fırınına gidiyorum kahvaltıya sürpriz simitler alıyorum.

Bugün 23 Nisan.

 

Av. Selahattin Sarıoğlu /TBB Delegesi /Malatya Barosu Önceki Bşk.