1- Olay'ın çıkış noktası Doğanın ve çevrenin korunmasıdır.  Vatan yalnızca elde silah cephede savunulmaz kimi zaman vatanın toprağına, suyuna,  ağacına;  doğasına sahip çıkarak da savunulur. Gezi parkında olan Vatana sahiplenmenin direnişe dönüşmesidir. Eylem Vatanseverliktir.

2- Çevre (ve doğa)  hakları 3. kuşak insan haklarındandır. Bu hakkın "Ulusalüstü/(evrensel" niteliğinin yanısıra ; Anayasa nın 56. maddesi  "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.  Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." demektedir.

Açıkça anlaşıldığı gibi:   a) Eylem İnsan hakları savunusudur.  b) Vatandaş Anayasal hakkını kullanmakta ve - Anayasa Vatandaşa ödev vermiş ve bir sınırlama getirmemiş olduğuna göre - Anayasal ödevini yapmaktadır.  Evrensel ve Anayasal hak savunması niteliğiyle eylem; demokrasi savunmasıdır.

3- Tümden meşru zeminde gösterilen "Demokratik refleks";İktidarca  anlaşılamaz, haksız ve insafsız bir biçimde boğulmak istenmiştir. Bu bir "toplu insan hakları ihlali"dir. Evrensel ve ulusal hukukun tanıdığı bir hakkın kullanımının,  böylesine pervasızca  -engellenmesi değil- boğulması; bu kez tepkiyi büyütmüş ve bir doğa yasası olarak "niceliğin" belli bir yoğunluktan sonra "nitelik" değişikliğine yol açtığı görülmüştür. Çevre-Kültür ve Tarih savunusu olarak başlayan hareket; özgürlük ve baskıya karşı direnme hareketine dönüşmüştür.

Bu gün "Taksim Gezi Parkı Direnişi" diye adlandırılan ve "her yer taksim her yer direniş" sloganı ile ülkenin dört bir yanında sürdürülen kitlesel eylem bir "direnme hakkının kullanımı hareketidir".

4-Doğal haklar evrenseldir. Evrensel haklar yazılı olmaksızın bütün hakların üstünde yer alan ilkeleri ifade eder. Zaman aşımına uğramazlar, yer ve zaman gözetilmeksizin uyulması  zorunlu haklardır "Direnme Hakkı" dört temel doğal haktan biridir.  (Diğerleri Özgürlük-Güvenlik-Mülkiyet) Doğal hak sözkonusu oldu mu meşruiyet ölçütü "pozitif mevzuat" olmaktan çıkar evrensel hukuk ilkeleri başat ve öncelikli hale gelir.

5- Diğer yandan; yürütmenin  "direniş'e" müdahelesi -niteliği nedeniyle hukuka aykırı  boyutlardadır.

a) İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok önemli ilimizde fiili "olağanüstü hal" uygulanmaktadır. Ne hakla ve Hangi yetkiyle?

b) Kullanılan biber  gazı ve başkaca kimyasallarla uluslararası anlaşmalara göre  suç işlenmektedir. Uzmanların tespiti bu yöndedir. (*)

c) Özellikle 03.-04 Haziran gecesi Taksim semalarından gaz yağdırılması ise çok  ağır bir ihlaldir.(Roma statüsü madde 7/1,h, k..7/2,a, g )

ç) Göstericilere karşı yarı-resmi müdahele güçlerine "yol verilmesi" yada  "ön açılması" olağanüstü tehlikeli, endişe verici , tespiti ve ispatı yapıldığında hiçkimsenin, hiçbir zaman kendini kurtaramayacağı;   bir insanlık suçudur.  (UCH kapsamında en ağır bireysel cezalar bu alanda verilmektedir)

İnsanlar ölmüş sayısız yaralanmalar olmuştur. Açık ve ağır biçimdeki hukuk ihlalleri gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında hiçbir şey yapılmadığı gibi "genelleme" yapılarak, eylemleri övgülerle ödüllendirilmektedir. Uluslararası Ceza Hukukunda; Bir yönetme  biçimi olarak;  suç işleyen kamu görevlilerine karşı işlem yapılmaması hatta aksine övülmeleri; "suç olan fiille", "yargılama yapılması gereği" arasında "nedensellik bağı" olarak kabul görmektedir.

Yönetimin güç kullanımı "orantısız" sözcüğünü de  aşan biçimde "doğrudan şiddete" dönüşmüştür. Bu kadar çok yaralı.. Yaralılarda yoğun biçimde kemik kırığı yada çatlağı, kafa bölgesinde  ağır ekimozlar...  Devlet "güc'e" başvurur,  "şiddet" kullanamaz.

İktidarların muhaliflerine karşı istikrarlı biçimde -İktisadi-siyasi-idari-adli v.d.- sindirme yollarını kullanması, sonunda şiddete başvurması ve bu yöntemde ısrar etmesi  uluslararası suç kapsamına girer.(Roma statüsü mad.7/1,h )

6- Hukukun evrensel ilkelerine, Anayasanın amir hükümlerine, Ulusalüstü ve ulusal mevzuata, Mahkeme kararlarına aykırı olarak gerçekleştirilen yürütme faaliyetini  yalnız bir kişinin sorumluluğu ile açıklamak doğru ve yerinde değildir. Sorun İktidar/yürütme/toplumu yönetme anlayışındadır.

Despotik bağnazlıktan ve uygulamalarından payı olan herkes sorumludur. (Roma statüsü madde 25)

 Demokrasinin olmazsa olmazı  seçimlerdir. Başka türlü söylersek seçimler demokrasi içindir. Demokrasinin kurucu unsurları da "Çoğulculuk-Katılımcılık-Açıklık-Hukukun üstünlüğü" dür. Seçimleri de" bunları en iyi kim başarırız" diye yaparız. Sandık bunun için var.  Çoğunluğun temsilcilerine  istediğini yapma yetkisi vermek için değil.

Elbette olayın Ekonomik, Siyasal, Toplumsal, Kültürel v.d. boyutları da vardır. Onlar hakkında ilgilileri konuşuyorlar açıklamalarda bulunuyorlar. Biz: Olayın hukuksal boyutları hakkındaki  bir kısım görüşlerimizi Milletimizin ve ilgililerin dikkatine sunuyoruz.

"Hiçbir ordu  zamanı gelmiş fikirler kadar güçlü değildir." Ve Hiçbir düzen biber gazının üzerinde varlığını sürdüremez .

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

                                                                                                                                           
 
Av. Mustafa İlker GÜRKAN                                                                                                                                           
 
Muğla Barosu Başkanı

(*) Adli Tıp Uzmanları Derneği açıklamasından:

".      Gösterilerde kullanılan kimyasal silahların bu denli

yaygın ve yoğun miktarda kullanılması gazın kullanıldığı

bölgede yaşayan tüm halkın sağlığını tehdit eder boyuta varmıştır."...

" Kimyasal gazların kapalı alanlarda, yoğun ve hedef gözeterek

kullanımı uluslararası sözleşmelere göre suç kapsamındadır. "