Sayın Gürkan ;Avukatların ve baroların içinde bulunduğu bu durumlarla ilgili neler düşünüyorsunuz?

 “Diyelim ki bir yada birkaç avukat  arada kuryelik yapıyor... Elbette bu bir suç ve soruşturulması gerekir. Bu bir kamu yararı.... Diğer yanda bu suçu işleyen avukat, savunmanın temsilcisi. Avukata ait özel soruşturma usulleri var bu da bir başka kamu yararı... Avukat ama suç işlemiş öyleyse özel usullere gerek yok.. Diyemezsiniz.. Bakın; "Nereden biliyorsun suç işlediğini?" demiyorum. "Masumiyet karinesi, ne oldu?" demiyorum...   

Suç işleyen avukatın soruşturulması kamu yararı ile .... Soruşturmada avukatlara özel usullerin uygulanması... Gibi kamu yararının gerektirdiği iki farklı durum telahuk ettiğinde (yarıştığında ) "üstün kamu yararı" hangisi lehinedir? Avukatlık faaliyetiyle ilgisiz olması ve Suç üstü olması hali hariç kesinlikle Savunma dokunulmazlığında "üstün kamu yararı" vardır.
O nedenle;  Emniyet Müdürlüğünün yaptığı açıklamalar, yaptıkları "kanunsuzluğun" zımni kabulünden başka sonuç vermez.
Diğer yandan;  Suç'u ve Suçluyu ilan edip, yasaların emredici hükümlerini aşmak için "kerameti kendinden menkul" açıklamalara geçerlik tanırsak, polis usulünü ceza usulünün yerine, istihbarat bilgilerini, maddi delillerin yerine koymuş oluruz. Bu Polis Devletinde olur Hukuk Devletinde olmaz.” Dedi.

Mustafa İlker Gürkan bu açıklamanın üzerine bir de basın açıklamasını bizlerle paylaştı!

 

Muğla Barosu Başkanı Av. Mustafa İlker Gürkan’ın Basın Açıklaması;

 

{Avukat kapısı kıranın, "tarih baba" kafasını kırar...}

İstanbul Barosu 18.01.2013 günü açıklıyor:

" İstanbul başta çeşitli illerde Çağdaş Hukukçular Derneği’ne yönelik gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonlarla adı geçen derneğin ve birçok avukat meslektaşımızın bürosu aranmış, gözaltı uygulaması gerçekleştirilmiştir.

Cumhuriyet savcısı ve Baro temsilcisi beklenmeden bazı avukat bürolarının kapıları polis tarafından “kırılarak” içeri girilmiş, avukatın müvekkille olan yazışma ve belgeleri incelemeye tabi tutulmuş, aramalar kayda alınmış, gereklilik ve orantılılık kıstaslarına uyulmadan gözaltı işlemi uygulanmıştır. Hatta öyle ki, ÇHD merkezinde yapılmakta olan aramaya İstanbul Barosu Başkanının girmesi engellenmeye çalışılmış ancak başarılı olunamamış, arama mahallinde ise hukuka aykırı olarak kamera ile görüntülenmeye çalışılmıştır. Tüm bunlar Ceza Muhakemesi Kanununa ile Avukatlık Kanununa, hukuka, evrensel kurallara, avukatlık onuruna aykırıdır. "

Bunları okuyan bir hukukçunun ilk tepkisi.. Gerçekten mi?  Bunlar doğru mu? Oluyor.. Ne yazık ki doğru. Hele o ; gözaltına alınma anını gösteren fotoğraf...

Bu operasyonun C.Savcısı nerede? Kolluk bu denli pervasızlıkla davranmak cesaretini nereden buluyor?

Bir noktanın altını çizelim. "DHKPC örgütü özellikle "polis" kişilere karşı cinayetler işliyor. Dolayısıyla bazı aşırılıklar olabilir." deniyor...  Bu bakış açısı bütünüyle sakattır.

Polis özellikle "Polis kişilere" karşı yapılan eylemler karşısında, en çok "Polis/Kolluk" olacaktır.  Devlet görevinin yerine getirilmesinde öfke-nefret kabul edilemez.  Kolluk faaliyeti içinde misli ile sert, kuralsız ve hatta kanunsuz bir "mukabele" anlayışı yoktur.

Operasyon, belli bir süreç sonunda gerçekleşmiştir. Ani bir olayın seyri içinde ortaya çıkan bir "kontrolsüzlük" değildir. Kimse bu ağır haksızlığa "mazeret" üretmesin. Yapılan: Savunmaya ve Kanunun Savunmaya sağladığı güvencelere bilinçli meydan okumaktır. Söyleyelim ki; bize meydan okumak kolaydır. Ama tarih gösteriyor ki savunmaya meydan okuyanların hepsi  sonunda kaybetmişlerdir. Gün gelmiş, Savunmaya sığınmışlardır.

Kolluk güçlerinin içinde bulunduğu duygusal travmayı onarmakla görevli olan üst iradenin bu durumu fırsat bilip savunmaya karşı sindirme faaliyetine girmesini şiddetle protesto ediyoruz.

Ülkede polis öldürülmesi ağır bir krizdir... Ama emniyet mensuplarının içinde bulunduğu travmayı fırsat bilip savunmaya/avukatlara  saldırıya geçmek... Bir Kontr-Terör/Gladyo  faaliyeti olarak "Krizi fırsata dönüştürmek"tir. 

Savunma mesleğine karşı ; Bütün Dünyada ABD merkezli yoğun ve sistemli bir saldırı var. Hukuksal, ekonomik, medyatik v.s... Savunma "suç'un parçasıymış" gibi sunuluyor. Avukat dayanışması bozulmak isteniyor. Savunma İtibarsızlaştırılıyor. Toplum desteğinden soyutlanmaya çalışılıyor. Sonra ya öldürücü darbeyi alacak yada mutasyona uğratılıp dönüştürülecek, kendisi olmaktan çıkarılacak. Hesap bu!...

Avukatlara ve savunma mesleğine karşı son günlerde artan bir saldırı, suçlama olduğunu görüyorsunuz. Uzun süredir medyada dizilerde "avukatlar", "kötü insanlar " olarak tanıtılıyor. Mahkemelerde bile avukatlık/ savunma işlevsizleştirilmeye çalışılıyor. İçtihat değişiklikleri üretiliyor.

Bütün bunların tam da  yeni "avukatlık kanunu " gündemdeyken "oluyor olması" rastlantımı?

Herkes bilsin ki : Savunma "Anka kuşudur"... Yılmaz, Usanmaz, Tükenmez...

Bu gün "adalet istemek" öncelikle ve başat olarak "savunmaya hak ve olanak istemektir"

Biz avukatların kapımızı kırabilirsiniz...Ama emin olun, daha sonra "tarih baba" sizin "kafanızı" kıracaktır.  Avukat kapısı kırmakla başlar bu süreçler...

Anımsatılmasında yarar olduğu düşüncesiyle..

Av.Mustafa İlker Gürkan

Söyleşi: Adaletbiz/Yeşim TURAN