Baro Başkanı Gürkan, yaptığı açıklamada savcıların kamu adına iddiayı temsilen, savunma ve hükümle birlikte yargının kurucu unsuru olduğu belirterek, "Cumhuriyet savcılarının soruşturma yetkileri yargısal bir işlemdir. Soruşturma bir bütündür ve yürütülmesi, esas olarak savcıların yetki ve sorumluluğundadır. Kanunda gösterilen ve usulüne uygun yapılan başvurular ve mahkemelerce verilen kararlar dışında savcıların soruşturma işlemlerine, doğrudan ya da savcı görev değişikliği gibi yöntemlerle dolaylı biçimlerde müdahale edilemez. Özellikle de idari görevleri kapsamında cumhuriyet başsavcılıklarına, HSYK ya da Bakanlık vs. hiç müdahale edemez. Bu fiil, TCK'nin 277. ve/veya 288. maddesindeki suçu oluşturur. Bu hükümlerin kanuna koyulmasının temel amacı, yargıyı diğer kamu güçlerine ve gerekçede belirtildiği gibi kapıları tutanlara karşı da korumaktır." dedi. Kolluk kuvvetinin savcı emriyle harekete geçmesini valilerin iznine bağlamanın Anayasa'ya karşı hile olduğunu savunan Gürkan, "Kanuna karşı dolandır, yargı bağımsızlığına müdahaledir. Kuvvetler ayrılığının reddidir. Savcılığın gözü kulağı, eli kolu olan kolluk görevlilerini, yürütmenin suç işleyen ajanlarına ve suç ortaklarına karşı adli görevlerinde, her suç için ve her soruşturmada valilik iznine bağlı hale getirmek, yargının yürütmenin vesayeti altına alınmasıdır. Kuvvetler arasında hiyerarşi oluşturmaktır." ifadelerini kullandı.

'ADALET TÜMÜYLE TEMİZ, BÜTÜNÜYLE ŞEFFAFTIR'

Mustafa İlker Gürkan, kamunun selameti ve güveni bakımından yargılamada görünümün gerçeklik kadar önemli olduğunun altını çizerek şunları söyledi: "Yargılama bir bütündür. Cumhuriyet savcılığının soruşturma işlemine en küçük ya da en dolaylı biçimde müdahale oldu mu artık adalet yoktur. Cumhuriyet savcısı 'Arama yap' dediğinde kolluk, 'Valiye sormalıyım' derse bu, idarenin ellerinin, dirseklerine kadar yargının içine girmesi demektir. Hukuk fakültelerinde bir kürsü örneği olarak anlatıldığı gibi kapınızın önüne bir büyük bidon su bırakan kişi, içine küçük bir parça sümük parçası atsa artık o sudan bir bardak bile içebilir misiniz? Yüzde 90 altın, yüzde 10 gümüş olabilir ve o hâlâ altındır ama yüzde 99 adalet, yüzde 1 adaletsizlik bile olsa artık o adalet değildir. Adalet böyle bir şeydir, tümüyle temiz, bütünüyle şeffaf. Barolarımız ve avukatlar, fakültelerde öğrendiklerimize sadakatle bağlı kalarak yollarına devam ediyorlar. Adaletin hizmetinde kamuoyunu uyarıyorlar ve Türkiye'nin hukuk fakültelerine sesleniyorlar: Neredesiniz?"