Diyarbakır'da bir araya gelen Doğu ve Güneydoğu illeri Baro Başkanları yeni anayasaya ile ilgili görüş ve önerilerini açıkladı.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin yaptığı ortak açıklamada, anayasanın her türlü etnik, dini, ideolojik ve kültürel referanstan arındırılması gerektiği vurgulandı. Baro Başkanları, AK Parti ile BDP'nin "başlangıç" bölümüne ilişkin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na sundukları metinlerin birleştirilerek yeniden kaleme alınması gerektiğini belirterek, "Bu metinde; '....Türkiye toplumunun farklı dil, din, inanç ve kültürlere sahip topluluklara yapılan haksızlığın bir daha yaşanmayacağı inanç ve kararlılığını ifade eden biz Türkiye halkı..." şeklindeki bir ifadeye yer verilmesinin doğru olacağı kanaatindedir" önerisinde bulundu.

Diyarbakır'da düzenlenen toplantıya Diyarbakır, Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkâri, Kars, Mardin, Muş, Şanlıurfa, Şırnak ve Van Baro Başkanları katıldı. Baro Başkanları adına ortak açıklamayı Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi yaptı. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Türkiye toplumunun etnik, dinsel, dilsel ve kültürel çeşitliliğinin yadsındığını, toplumsal yaşamın hemen her alanı tek bir etnik, dinsel, dilsel ve kültürel kimlikle tektipleştirilmeye çalışıldığını belirten Elçi, "Başta Kürt meselesi olmak üzere, bugüne kadar yaşanan bütün sosyo-kültürel sorun ve ihtilaflar, hep bu anlayış ve politikalardan kaynaklanmıştır. Bu nedenle; dil, din, kültür, vatandaşlık ve devletin temel yapısı gibi esaslı konulara ilişkin anayasal düzenlemelere dair görüşlerimizi tam da bu aşamada kamuoyuyla paylaşmayı tarihi sorumluluğumuzun bir gereği olarak kabul ediyoruz." dedi.

Yeni bir anayasanın tarihi bir fırsat olduğunu ve bunu değerlendirmek ve sürece yapıcı destek sunmak istediklerini dile getiren Elçi, Doğu ve Güneydoğu Baroları olarak tarihi sorumluluk gereği yeni anayasanın kimi hükümlerine ilişkin görüş ve önerilerini dile getirdiklerini söyledi.

Laiklik değiştirilemez hükümler arasında olmamalı

Elçi, barolar olarak şu önerilerde bulunduklarını dile getirdi, "Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçe olmakla birlikte, diğer diller de anayasal güvenceye kavuşturulmalı, toplumun ihtiyaçları gözetilerek bu dillerle de kamu hizmetlerinin sunulmasını mümkün kılacak bir anayasal düzenleme yapılmalıdır. Bu amaçla; yeni anayasanın ilk maddelerinde önerilecek olan 'Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir.' ibaresinin devamına, '...diğer resmi diller de anayasanın koruması altında olup, diğer resmi dillere ilişkin hususlar kanunla düzenlenir.' ibaresi eklenmelidir. Devletin 'cumhuriyet' olan şekli ile 'demokratik' ve 'insan haklarına dayanan' niteliği dışında değiştirilemeyecek hükümlere yer verilmemelidir. Özellikle, yürürlükteki Anayasada yer alan, 'Atatürk ilkeleri ve inkılapları', 'laiklik' ve 'devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' gibi, bugüne kadar toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini bastırmada ve sınırlamada referans norm olarak kullanılan kavramlara değiştirilemez hükümler arasında yer verilmemelidir. Egemenliğin yegâne kaynağı halkın iradesi ve hukukun üstünlüğüdür. Barolarımız, bu konuda da herhangi bir etnik vurgu yapmadan anayasada 'egemenlik kayıtsız ve şartsız halkındır veya milletindir.' şeklinde bir hüküm bulunmasını önermektedir. 'Vatandaşlık' düzenlemesi de; etnik atıf ve kavramlar içermemelidir. Anadilinde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır."

Bütün inançlar karşısında devletin tarafsızlığı sağlanmalı

Türkiye toplumu etnik, dilsel ve kültürel açısından çeşitlilik arz ettiği gibi, din ve inançlar bakımından da zengin bir dokuya sahip olduğunu dile getiren Elçi, toplumun bu zengin inanç dokusu gözetilerek, bütün din ve inançlar karşısında devletin mutlak tarafsızlığı sağlanması gerektiğini dile getirdi. Elçi, "Demokrasinin temel ilkelerinden biri olan çoğulculuk, devletin dinler ve inançlar karşısında eşit mesafede bulunmasını, bunlardan herhangi birinden yana ya da ona karşı bir tavır içerisinde bulunmasını yasaklar. Toplumsal barışın sağlanmasında hayati öneme sahip olan bu ilke, yeni anayasada açıkça ifade edilmelidir" diye konuştu.

"Silahlı güçlerin sınır dışına çıkması tarihi bir adımdır"

Barolar olarak birkaç ay önce başlatılan ve 21 Mart Nevruz bayramı etkinliği sırasında Diyarbakır'da kamuoyuna duyurulan; Kürt meselesinin barışçıl çözümüne ilişkin gelişmeleri büyük bir ilgi ve memnuniyetle izlediklerini belirten Elçi şunları söyledi:

"Silahların susmasından sonra, birkaç gün önce açıklanan silahlı güçlerin çatışma alanlarını terk ederek Türkiye sınırlarının dışına çıkacağı kararını, somut ve tarihi bir adım olarak görmekteyiz. Bu sürecin selametle ve tek bir insanımızın yaşamına mal olmadan tamamlanması için başta devlet yetkilileri ve kamu görevlileri olmak üzere ilgili herkesi iyi niyet ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Başta siyasal partiler olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini, ideolojik ve politik mülahazaları bir yana bırakıp, bu tarihsel sürecin sorumluluğuna uygun olarak sürece katkı sunmaya, Türkiye'nin toplumsal barışına omuz vermeye davet ediyoruz."

Baro Başkanlarının açıklamasına Tunceli Baro Başkanlığı "laiklik" ile ilgili bölüme itiraz ederek imzasını çektiği öğrenildi.