26 Haziran günü yapılan ön seçim, 40 yılı aşkın süredir Ankara Barosunu yöneten Demokratik Sol Avukatlar Grubunun kesin mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır. Mağlubiyet telaffuzumuz seçime saygı duyup oy veren meslektaşlarımız açısından, iradelerine yapılmış bir saygısızlık olarak değerlendirilmemelidir; zira birçoğunun iradesinin sakatlandığı açıktır.

Bir tarafta Metin Feyzioğlu, diğer tarafta Vedat Ahsen Coşar ve ekibi. Verilen oyların ezici çoğunluğu kâğıt üzerinde adaylara gitse de, perde arkasında yukarıda isimlere gittiği çok açıktır. Bu bağlamda DSAG’nin yapısı yalnızca bu iki grup açısından değerlendirildiğinde dahi sakattır.

Metin Feyzioğlu tarafından desteklenen Ankara Barosu yönetimi, yönetme yeterliliğinden çok uzak, meslektaşlarıyla kavgalı, Gezi Direnişi sırasında takındığı pasif tavırlarıyla ciddi tepkilerin odağı haline gelmiş; yönetimdeki çalışma arkadaşlarını dar bir oligarşik yapı içerisinden seçen bir başkan ile yenilginin asıl sorumlusu olmuştur. Atatürkçü halk tabanında yakaladığı sempatiyi Baro Seçimlerinde meslektaşlarından alamamıştır.
Hakan Canduran ise, katıldığı her toplantıda hiddetle reddettiği Vedat Ahsen Coşar - Önder Sav gölgesinde kaldığı yakıştırmasını daha ön seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz ortaya çıkartma basiretsizliğini göstermiştir.
Vedat Ahsen Coşar “Atatürk Devri kapandı! “ diyerek hukuk katili AKP’ye göz kırpan, mesleği “paran kadar avukatlık yap” noktasına getiren, ne demokrasi ne de sol anlamında gerek evrensel gerek ulusal hiçbir değeri taşımadığı açıkça anlaşılan bir tehlikedir.

Vedat Ahsen Coşar’dan 2. Cumhuriyetçi olur, liberal olur, AKP’li olur, ama solcu olmaz. Söz konusu ithamlarımızı komplo teorisi olarak nitelendirecek, karşı çıkacaklar elbette olacaktır. Onlara tavsiyemiz; VAC’nin TBB seçimlerini kaybettiğinde üzüntüsünü kimlerle paylaştığını öğrenmek için kendi yazılarına bakmaları. (http://ahsencosar.wordpress.com/20-14/01/09/anilar/) Seçim gecesi düzenlenen eğlencelerde arzı endam etmek, iade-i ziyaretten öteye zafer kutlamasıdır.

Hakan Canduran ve destekçileri açısından elbette tek sorun VAC değildir. Yedi TİP’li gencin katillerinin müdafiliğini yaparken gösterdiği başarıyı bir önceki seçimlerde gösteremeyen Av. Deniz Aksoy ‘un son seçimlerdeki sevinç çığlıkları da ortadadır. Adı Önder Sav’ın sağ kolundan öte anlamlar taşıyan Hakkı Süha Okay’ın desteği ve ilk geceden tebrik sırasına girmiş olması da demokrasi ve sol değerler açısından manidardır.

“Aileden gelme” avukatların, hayatlarında hiçbir mücadeleye girmemiş, devrimin sözlük anlamından dahi bihaber oluşturdukları, büyük bir kısmı kandırılmış bir grupla “devrim yaptık “ şeklindeki demeçleri de demokrasi ve sol açısından utanç kaynağıdır. Haziran Direnişi esnasında çektirdikleri fotoğrafları sosyal medyaya servis ederek kim daha devrimci oyunu oynayanlara tek tavsiyemiz devrimin önce sözlük anlamını öğrenmeleridir.

VAC ve Önder Sav’ın gölgesinde, karanlık bir ittifakla kazanılan seçim bir baro devrimine değil, Ankara Barosu’ndaki irticaya işaret etmektedir. VAC’ler ile faşist katillerin avukatlarıyla, bu toprakların en büyük devrimcisinin devri artık bitti diyenlerle, girdiği her örgütü karıştırmaya çalışanlarla; Genel Başkanına, 50 yıllık mücadele arkadaşına yapılan komploda parmağı olduğu iddiaları altında ezilenlerle, İ.Melih’in avukatlarıyla, bahsettiğimiz “aileden gelme” avukatlarla “devrimcilik” oyunlarında başarılar dileriz.

Evet, DSAG’nin ömrü bitmiştir, misyonunu tamamlamıştır. Hiçbir homojen yapısı olmayan, her türden görüşe başkanlık sevdasıyla bağlanan “ağam paşam “ şeklinde yaklaşanlara, seçmenin iradesini açıkça sakatlayanlara karşı mücadele etme kararlılığı artık bizdedir. VAC’ın önüne konulan kırmızı kartı anlamayanlara, Ankara Barosu’nun gerçekten demokrat gerçekten solcu ve Atatürkçü üyeleri değerli meslektaşlarımız tarafından sonsuza kadar gelmemek üzere bir kırmızı kart daha gösterilecektir.

 

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10152293332831185&set=gm.1446938932227295&type=1&theater



Cumhuriyetçi Avukatlar