Sinan Kocaoğlu’nun Ankara Barosu avukatlarına çağrı şeklinde kaleme aldığı  "Ankara Barosu Avukatları Hulusi Kentmen Ruhunun Altında Toplanmalıdır!" yazısı bir hukuk sitesinde yayınlandı. Yazıda Metin Feyzioğlu’na ve Ankara Barosu yöneticilerine yönelik eleştiriler var. Öncelikle eleştirilerin oldukça acımasız olduğunu söylemeliyim.

Sinan Kocaoğlu ne diyor?

“A. ANKARA BAROSU ŞU AN NE DURUMDADIR?
1. Ankara Barosu, dört senedir hukukçuluk mesleği ile alakası olmayan, avukatın ve avukatlığın değil, genel siyasetin müptelası, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun (MF) emir ve komutasındaki goygoycu bir güruhun işgali altındadır. Zaten, bu konuda, çok uzun süredir yazıp çizdiğim için mevcut yönetimin basiretsizlik ve sığlığının sınırsızlığına girmeyi konumuz açısından gereksiz görüyorum.
2. Ama özetle belirtmek gerekir ki, baronun finans kaynakları uzunca zaman MF Türkiye’yi gezsin, müsamereye çıkmış bir ilkokul öğrencisi pozlarında “Atatürk Düşmanı Denize Döktü” muhabbetini işsiz güçsüz ev hanımlarına ve emekli devlet memurlarına anlatsın showman edasıyla diye har vurup harman savrulmuştur. Bu yolculuklarda MF’ye eşlik eden kişi mevcut Ankara Barosu Başkanı ve baro yönetimden bir takım önemsiz başka kişilerdir. Baro’nun hazinesi tamtakır hale gelmiştir.
3. Bu durumdan da aşırı ideolojik bir kısım ruh hastaları hariç, siyasi yelpazenin hemen her tarafından tüm avukatlar rahatsızdır.
4. Şu an hukuken/de iure olarak baro yönetimde olan, ancak fiilen/de facto olarak baroyu yönetemeyen bu ekibin behemehal baro siyasetinden tasfiye edilmeleri meslek menfaatlerimiz için şarttır.
5. Öte yandan, baro siyasetinin pisliği, aktörlerinin bir kısmının iyi kötü hukukçu olmakla birlikte müfteri karakterleri, seçilmek için her türlü ayak oyununun, bel altu vuruşun ve yalanın mübah sayılması vb. gibi nedenlerle nitelikli ve iyi insanlar bu tip siyasetin kenarından aynen genel siyaset gibi geçmek istememektedirler.
6. Hal böyle iken ortalık niteliksiz, makamperest, ahlaksız, iftiracı, karalamacı, dedikoducu insan müsveddelerine kalmaktadır.
7. Bu konjonktürde bir kısım baro başkan aday adaylarının isimleri dillendirilmektedir. Bunların bir kısmı gerçekten iyi niyetli, bir kısmı ise baro yağmacısı tiplerdir. Ancak, hakikat şu ki bu kişiler tek tek ele alındıklarında, şu anda baro iktidarının nimetlerinden yararlanan, rant dağıtan, TBB destekli Atatürkçülük bezirganı bu ekibi düşürmekten şu an için uzak kişilerdir.
8. Yapılması gereken önümüzdeki baro seçiminde SİNERJİ yaratmaktır. Eski baro lordları ile isimleri özdeşleşmiş, eşini/baldızını baro/TBBde istihdam ettirmiş, kendisine zulüm edildiğinde sesini çıkarmamış, kendi hakkını dahi aramaktan aciz, nekes, baro yağmacısı genç ya da yaşlı bir kısım su samuru bıyıklı ya da bıyıksız eski baro siyaseti figürlerini bu denklemden ayırarak, ismi yıpranmamış baro başkan adaylarını örgütlememiz ve yeni yönetim listesinde herbirisine bir görev vererek bir siyasi dayanışma yaratmamız elzemdir.”

Yazının esasına geçmeden şu soruyu sormak durumundayım:

Her şeyden önce Ankara Barosu avukatları bu üsluba sıcak bakacak mı?

Bir kere Ankara Barosu yönetimlerinin seçimle geldiğini, yönetimleri avukatların seçtiğini biliyoruz. Ayrıca Avukatlık Yasası gereği yöneticilerin avukat olmak zorunda olduğunu da biliyoruz. Kısaca Ankara Barosu yönetimleri işgalci güruhlar değil seçimle gelmiş yönetimlerdir.

Yazıda ciddiye alınacak iddia; bu yönetimlerin yağmacı olduğu, özellikle Feyzioğlu’nun kendi siyasi çıkarları için Ankara Barosu’nun paralarını çarçur ettiği ve baro kasasının bu yüzden tamtakır olduğu iddiasıdır. Bu iddialara cevap vermek Ankara Barosu yönetimine düşer.

Baro yönetiminin hukukla ilgilenmediği, siyasetle ilgilendiği iddiası

Barolarda baro yönetimleri ile ilgilenen avukat sayısı bir elin 5 parmağı kadardır. Son İstanbul Barosu seçimlerinde 21.000 oy kullanıldı, İstanbul Barosu’nda baroculuk yapan avukat sayısı 300 kişi yoktur. Yani oy kullanan avukatların ancak %1.5 u İstanbul Barosu yönetimi ile ilgileniyor.

Peki, avukatlar oylarını hangi kriterlere göre veriyorlar? Hiç şüphesiz siyasi eğilimlerine göre…

Son HSYK seçimlerinde hakim ve savcıların cemaatin listesine oy verdiğini siyasetteki 17 Aralık kırılması ile öğrenebiliyoruz. İddiaya göre bunu hükümette bilmiyor, aldatılmışlar.

Aslında bizim toplumumuzun sorunu ortak.. Hakim ve savcıların sorunu ne ise avukatların da sorunları o..

Biz daha tebaadan halk, kuldan yurttaş olmaya evrilme aşamasındayız. Ne zaman tebaa halk ve kullar yurttaş olur, işte o zaman çağdaş, demokrat bir toplum oluruz.