Ankara Barosu’na gidenler bilirler, Baronun giriş katı Atilla Sav Sanat galerisidir. Bu galeride, 1 haftadır vatandaşlara ilk yardım yapılıyor. Yaralanan, gaz bombasına maruz kalan ve sığınacak bir yer arayan vatandaşlar buraya sığınıyorlar. İlk yardım alanına çevrilmiş bu galeri de yaralı yurttaşların pansumanları yapılıyor.

Bu etkileyici çalışma alanını fotoğraflamak istedim. Fotoğraflamam 5 dakika kadar sürdü. Bu kısa süre içerisinde 3 aile gelerek Aksoy’a ve kriz masasında ki gönüllü avukatlara teşekkürlerini ilettiler. Biri oğlu için gelmişti. “ Dün oğluma kapınızı açtınız, onu korudunuz, Allah sizden razı olsun” diyordu. Fotoğraflarını çekmek istediğim anne oğul tarafından hiç beklemediğim bir tepki ile karşılaştım, “ben gazetecilerden nefret ediyorum” diyerek nefret dolu gözlerle bana baktılar. Kendilerine her ne kadar sadece hukuk ve hukuksuzluğa karşı haberleri yaptığımı söylemeye çalışsam da beni dinlemediler. Doğaldı! Hiç tepki göstermedim. Çünkü o bir anneydi, sadece oğlunu kurtaranlara minnettar olduğunu söylemek için oraya gelmişti. Bu anımı da sizlerle paylaşmak istedim. 

Kriz masasında ki Avukatlar Sema Hanım’a vatandaşlardan gelen teşekkür mesajlarını iletirken bana dönerek; bu “Sema Hanım’ın başarısı” dediler. İlk söylediğim, “Ankara Barosu emin ellerde yani” oldu.

 

Av. Sema Aksoy ile söyleşimiz;  

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Gezi Parkı eylem süreci ile ilgili görüşleriniz ve izlenimleriniz nelerdir?  

Vatandaş kendi hakkına sahip çıkmıştır.

Av.Sema Aksoy; Eylem öncelikle çok doğal başlamıştır. Bu eylem,  insanların temel hakkı olan yaşadığı kente ait söz söyleme hakkını içeren demokratik bir haktır. Bir kişinin kendi kentinde bir şey oluyorsa bu durumla ilgili ilk olarak söz söyleyecek olan kişi vatandaştır. İstanbul’daki gezi parkında ki olan olay budur. Vatandaş kendi hakkına sahip çıktı. İlk başta çevresine, doğasına ve orada ki yaşam alanına sahip çıktı.

Ama ne yazık ki olay bugün itibarı ile farklı bir boyuta geldi. İnsanlar tamamen barışçıl olarak gösteri yapma temel haklarını, özgürlük haklarını ortaya koyma düşüncesi ile tepkilerini göstermek için sokağa çıktılar.

Fakat ilk günden itibaren, demokrasi, özgürlük, barış süreci diyen siyasi iktidarın aslında maskesi düştü. Ne kadar demokratik, ne kadar özgürlükçü olduğu 15-16 yaşındaki lise öğrencilerini, üniversite öğrencilerini, kadınları, yaşlıları, gözaltına alarak ortaya koymuş oldular. Temel hak ve özgürlükleri savunmak dışında başka hiçbir hedefi olmayan bu insanları neredeyse hükümeti yıkmaya teşebbüsle suçlayacak şekilde bir duruma düşürmek hiçbir demokratik ve özgürlükçü anlayışla bağdaşamaz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Olaylar gittikçe büyüyor. İş çığırında çıktı. İktidarın yaklaşımları ve açıklamaları da büyümeyi daha da hızlandırıyor. Benim dün başsavcıya ifade ettiğim bir cümle var, “ içeriye aldığınız her bir kişi dışarıya 100 kişi olarak yansıyor.” Hepsinin ailesi, arkadaşları, çevresi, komşusu sokağa dökülüyor ve bu çığ gibi büyüyor.

Bu bakımdan, sadece temel hakkını kullanan masum olan insanları bu olayda ayırt etmek gerekiyor. Olayın ikinci gününden itibaren bu ortamı kendine vesile sayan, provakatif guruplar sokakları ve direkleri yakmaya başladılar.

Ortamı gerginleştirmek ve olayları başka bir boyuta taşımak için bir gayret sarf ediyorlar. Bu gösterilerde iki tip var. Emniyet güçlerinin bunları çok iyi ayırt etmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Gözaltların nasıl yapıldığını biliyoruz. AVM’ye girip kim varsa toplayıp götürüyorlar. 14 yaşındaki çocuklar göz altına alınmıştı. Kolları kelepçelenmişti. Kollarındaki izleri gördük. Bunlarla ilgili gereken çalışmaları ve suç duyurularını Ankara Barosu olarak biz yapacağız.

Gözaltının ve yakalamanın somut bir sebebinin ve iddiasının olması lazım. Bu gözaltı süreci başından itibaren son derece yanlış ve usulsüz gidiyor. Polisi’n uyguladığı ölçüsüz güç ki artık ölçüsüz güç demek mümkün değil polisin uyguladığı şiddeti tarif etmek, akılla açıklamak mümkün değil, imkansız… Gözlerimizle gördük doğrudan insanların üzerine gaz bombaları sıkılıyor. Binaların içine gaz bombaları atılıyor. Sanki polisin karşısında savaştığı bir halk var gibi… Tablolar böyle. Hâlbuki onlar bizim vatandaşlarımız. Vatandaşlarının üzerine böyle bir kin ve nefretle nasıl gidebiliyorlar?  Bunu anlamak mümkün değil.

Ankara’da 750 kişi göz altına alındı. Şuanda 192 kişi kaldı. Şimdi gelen haberde ise 19 kişi daha serbest bırakılmış. Diğerlerinin işlemleri devam ediyor. Ben gözaltına alınan kişilerin %90’nın tamamen temel hakkını kullanan insanlar olduğunu düşünüyorum. Diğer provokatör kişiler zaten bu işin profesyoneli ve hangi saatte ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar ve yok olup gidiyorlar. Bu çok üzücü. Basına yansıyan ve bizde de var olan şiddet görüntüleri var. Polisin şiddet kullanımı olağanüstü bir durum. Bunun önüne geçecek bir emir, bir talimat şuana kadar gördüğümüz kadarıyla verilmiş değil. Bu anlamda biz Ankara Barosu olarak hem kamu görevlilerine, hem de sağduyu için vatandaşlarımıza tüm çağrılarımızı, davetlerimizi yaptık. Çünkü olay maalesef çığırından çıktı.

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Ankara Barosu olarak bu çağrılarınızdan başka neler yaptınız.?

Ben meslektaşlarımla gurur duyuyorum.

Av.Sema Aksoy; Biz olayların başladığı anda, giderek büyüdüğünü de görerek Ankara Barosunda bir kriz masası kurduk. Bu kriz masası hukuki yardım masasıdır. 200 avukatımız acil göreve çağrıldı. Kriz masamız için gerek basın, gerekse internet aracılığıyla gereken duyuruyu yaptık. Vatandaşlarımız akın akın buraya gelmeye başladılar. Şiddet mağduru olan, yaralı olan ve şikâyetçi olan vatandaşlarımız varsa ellerindeki delillerini de kriz masamıza bildirdiler. Bugün öğlen itibarı ile 350 müracaatımız vardı. Biz bu müracaatları ve delilleri toplayacağız ve gerekli suç duyurularını ilgili makamlara yapacağız. İlk gün 200 avukatımız harekete geçti. Daha sonra 500 gönüllü avukatımız oldu. Emniyette, vatandaşlarımıza hukuki destek vermek için tüm meslektaşlarımız seferber oldu. Ben meslektaşlarımla gurur duyuyorum. Gün toplumsal bilinci ve birlikteliği gösterme günüydü ve Ankara Barosu mensupları bunu bu dönemde gösterdiler. Biz 4 gündür uyumuyoruz. Tüm meslektaşlarımızla her yerde, emniyette, hastanelerde karşılaşıyoruz.

Türkiye Tabipler birliği ile bir çalışma yürüttük. Hastaneden vatandaşlarımızın kayıtlarına ulaşmak için çalıştık. Ulaşabildiklerimizin ailelerine derhal bilgi verdik. Şuanda hala kriz masamız ve CMK merkezimiz çok hızlı bir şekilde çalışıyor. Buradaki amacımız bir an evvel vatandaşlarımızın serbest kalmasını sağlamak. Ankara Barosu her yere yetişiyor bu konuda hiçbir sıkıntımız yok. Vatandaşlar buraya sığınmaya başladılar, moral bulmak için dahi buraya geliyorlar. “Bize sahip çıkın” Ne düşünüyorsunuz, ileride ne olacak” gibi paylaşımlar yaşıyoruz. Umutlarımızı ve hayallerimizi paylaşıyoruz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Yaralanan meslektaşlarınız oldu mu?

Av.Sema Aksoy; Olayların başladığından itibaren 7 meslektaşımız gözaltına alınmıştı. Onlar serbest bırakıldı. Ciddi anlamda yaralanan 1 avukat arkadaşımız var. Bugün onu ziyarete gittim. Gözünden ve başından ağır yaralı. Umarım iyi sonuç alırız.  Bunun dışında ağır yaralı olarak bir bilgi ulaşmadı.

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Ankara Barosu Yeni Başkanlık için seçime gidiyor. Seçim ne zaman? Adaylar var mı?

Av.Sema Aksoy; Genel kurulumuz 6-7 Temmuz tarihinde olacak. Başkanımızın Barolar Birliği Başkanı olmasından gurur duyuyoruz.  Kendisine başarılar diliyoruz. TBB’de de Ankara Barosunda yürüttüğü hukuk devleti ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğinden eminiz. Bu süreçte de bu mücadeleyi vereceğini ve göreve layık olduğunu göstermiştir.

Şimdi Başkanımızın ayrılmasından sonra Ankara Barosunda yeni bir başkanlık süreci başladı.   Bu seçim sürecinde sadece Başkanlık seçimi olacak. Yönetim kurulu görevine devam ediyor. Bunu meslektaşlarımıza duyurduk. Mutlaka aday olacak arkadaşlarımız çıkacaktır. Demokratik bir yarış olacak. Herkesin aday olmak hakkıdır.

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Siz de adaysınız! Seçilmeniz halinde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Av.Sema Aksoy; Evet ben de adayım.  Benim Ankara Barosu yönetiminde 3.yılım. Geçen dönem Genel Sekreterdim. Bu dönem Başkan yardımcılığını yürütüyorum. Burada projelendirdiğimiz ve başladığımız bir takım çalışmalarımız var ve bunları yürütüyoruz. Bu aslında planlanmış bir sürecin devamı niteliğinde olacaktır. Benim için yeni bir planlama değil yani. Biz bir ekip olarak bundan 6 ay önce %60 oy olarak seçimi kazandık. Aslında bir yönetim oluşturuldu ve bizimle ilgili o teveccühün ve icazetin halen devam ettiği görüşündeyim. Bu bakımdan biz çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Ankara Barosunda çok özel çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımızı daha da büyüterek devem ettireceğiz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN: Sizce Metin Feyzioğlu’nun TBB Başkanlığı Barolar ve Avukatlar içi neler getirecek?

Av.Sema Aksoy; Bizim önceki dönemde hep karşı çıktığımız sessizlikti. Türkiye gerçekten demokrasi ve hukuk devleti anlamında son yıllarda yaşadığı en özel dönemden geçiyor. Böyle bir dönemde, Kanunların, Yargının belirleyici olduğu, kilit noktası haline geldiği bir dönemde Türkiye Barolar Birliği’nin olaya müdahil olmaması kabul edilecek bir durum değildi. O bakımdan biz Başkanımızı yani Sayın Metin Feyzioğlu sonuna kadar destekledik. Kendisinin ne kadar aktif olduğunu, ne kadar duyarlı olduğunu biliyoruz. Bu halde sessiz durmak her halde yapılabilecek en soy şeydir. Başkanımızın bu anlamda gereğini yapacağını biliyoruz. Bu barolara da bir ivme kazandıracaktır. Daha koordineli çalışarak, sesimizi daha iyi duyuracağız. Örneğin bir “Avukatlık Kanununun” taslak çalışmasında barolar buna dâhil olamadı. Bir taslak konuldu ama içinde biz yoktuk, içinde barolar yoktu. Bir komisyon kurulmamış, baroların görüşleri alınmamış. İçerisinde mesleğe ihanet şeklinde sayılabilecek hükümlerin olduğu, Türkiye de avukatlık mesleğini tamamen yok edecek, zayıflatacak hükümlerin olduğu bir taslakla karşı karşılaşmıştık. Artık en azından biz avukatlık kanununa barolar olarak dâhil olabileceğiz. Meslektaşlarımızın haklarını TBB koordinatörlüğünde ve liderliğinde sağlayabileceğiz.

Bunun dışında Türkiye’de bugüne kadar torba yasalarda çıkan kanunlarla, Büyükşehir Belediyesi kanunuyla Türkiye de gerçekten Devletin idari şeması ve çalışma biçimi tamamen değiştirildi. Daha bunun etkilerini zaman içerisinde göreceğiz. Biz bu süreçlerle ilgili TBB’nin sesini hiç duymadık. Bundan sonrası için daha ciddi önlemlerin alınması lazım. Biz Barolar olarak artık bu sürece TBB’nin aktifliği ile daha fazla dahil olacağımızı düşünüyoruz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Av. Ömer Yasa, Metin Feyzioğlu’nun istifası olmadan Ankara Barosu’nda yeni bir başkanlık seçimi olamayacağını söylemişti. Sayın Feyzioğlu Ankara Barosu Başkanlığından istifa etti mi?

Av.Sema Aksoy; Başkanımız istifa etti. İlk yönetim kurulunda da kayıtlara geçti. Bilinmeden çok şey konuşulabiliyor. Ancak başkanımızın istifası alınmıştır. Kendisi mazbatayı almadan istifa etmiştir.

Teşekkürlerimizi sunuyoruz.