TBB Başkanı Metin Feyzioğlu düzenlediği basın toplantısında şu görüşleri açıklamıştı Sayın Basın Mensupları; Zor günlerden geçiyoruz. Hepimizin zihinleri karıştı. Yurttaşlarımız kendilerini hukuki güvenceden yoksun hissediyor. Her geçen gün adalete duyulan güven daha da azalıyor ve devletin temelleri sarsılıyor. Yargının adalet dağıtamadığı ve etki altında bulunduğu algısı topluma hakim oldu. Bu, mülkün temelsiz kalması demektir. Bu noktaya gelmemizin en önemli nedeni, devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayan, özel görevli mahkemelerle sürdürülen ve terörle mücadele mahkemeleriyle varlığını inatla koruyan çift başlı ceza yargılaması sistemidir. Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulduğuna dair iddialarla güvensizlik had safhaya ulaşmıştır. Söz konusu iddialar üzerine yine aynı mahkemelere verilen yeniden yargılama dilekçelerinin, sonuç doğurması pek mümkün görünmemektedir. Tam aksine, bütün bu iddialara karşın yargının çözüm üretememesi durumunda, toplumsal gerginlik ve tepkiler daha da artacak, milli birlik ve beraberliğimiz daha da zedelenecektir. Geçici çözümlerin, çözüm olmadığı artık anlaşılmak zorundadır. Sadece milletvekilleri veya sadece bazı davalar için çözüm arayışına girmek, toplumsal kutuplaşmayı ve gerginliği sona erdirmeyecektir. Biz, hep birlikte ortak aklı bulmak ve yurttaşlarımızın üstün menfaatleri, milli menfaatlerimiz ve ülkemizin aydınlık geleceği için sağduyuyla hareket etmek zorundayız. Türkiye Barolar Birliği olarak. Avukatlık Kanunu'nun bize yüklediği "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak" görevimiz çerçevesinde, Türkiye için acil çözüm önerilerimizden ilk kısmını sizlerle ve sizin aracılığınızla Milletimizle paylaşmak istiyoruz. Önerimiz, suçsuz olduğunu haykıran yurttaşları rencide edecek bir af veya şartlı salıverme değildir. Önerimiz, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılmasını sağlarken, yargıya güveni de yeniden tesis etmeye yöneliktir. Yaşanan bu üzücü gelişmelerden olumlu sonuçlar çıkarmayı başaramazsak, devletimizin ve demokrasimizin gördüğü zarar, kalıcı hasara dönüşecektir. Diken battığı yerden çıkarılır. Toplumsal vicdan kanadığı yerden tedavi edilir. Ortak akla ulaşacağımıza ve bir büyük toplumsal kucaklaşmayı sağlayacağımıza inancım tamdır.

I. TASFİYE HALİNDEKİ ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMELERİN KESİN OLARAK KALDIRILMASI VE VERDİKLERİ MAHKÛMİYET KARARLARININ BOZULMASI 1. 6352 sayılı Kanunla kaldırılan özel görevli ağır ceza mahkemelerinin, davalar kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar ellerindeki işlere bakmaya devam edeceklerine dair kanun maddesi (Geçici 2. madde) derhal kaldırılmalıdır.

2. Bu mahkemelerin henüz kesinleşmemiş kararlarını kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmalı ve mahkûmiyet kararlarının sırf bu nedenle, görev yönünden bozulabilmesi kanun hükmüne bağlanmalıdır.

3. Böylece, antidemokratik ve insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmış olan özel görevli mahkemelerin, henüz kesin hükümle sonuçlanmamış davalarda adil yargılanma hakkına aykırı uygulamalarına devam etmeleri önlenmiş olacaktır.

4. Özel görevli mahkemeleri kaldıran 6352 sayılı Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlandığı 05.07.2012 tarihinden itibaren, bu mahkemelerin adil yargılanma hakkının evrensel ölçütlerine göre meşruiyetinin sorgulanabilir olduğu doğrudan yasama organı tarafından kabul edilmiş durumdadır. Şu halde, özel görevli mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerine dair yeniden yargılama zorunluluğu kanunla getirilmelidir.

5. Özel görevli mahkemeler anayasal dayanaktan yoksun oldukları ve amaç kişi hak ve özgürlüklerini korumak olduğu için, önerilen kanuni düzenlemelerin hiçbiri Anayasa'ya ve AİHS'ne aykırı olmayacaktır. Tam aksine, anti demokratikliği ve adil yargılanma hakkına aykırı usul ve uygulamaları sabit olan bu mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükümlerinden dolayı doğmuş bireysel mağduriyetler ve kamusal zarar, bu şekilde telafi edilmiş olacaktır.

6. Özel görevli mahkemelerin kesin olarak kaldırılmasından sonra, davaların yine özel görevli olan terörle mücadele mahkemelerinde görülmesi, yurttaşların hukuki güvenlik ve adil yargılanma hakkına dair endişelerini gidemeyecektir. Terörle mücadele mahkemelerinin yargılama konularına bakıldığında, bu mahkemelerin ihtisas mahkemesi olmadıkları görülmektedir. Buna karşın, yargılama usulleri itibariyle savunma hakkını sınırladıkları, dolayısıyla maddi gerçeğe ulaşılmasında zaafa neden olup, toplumun adalet duygusunu zedeledikleri ortadadır. Şu halde, terörle mücadele mahkemeleri de. Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ilga edilmek suretiyle kaldırılmalıdır. Böylece, ülkede çift başlı ceza yargısı düzenine son verilmiş olacaktır. Bundan sonra yargılamaların tamamı, genel mahkemelerde yapılmalıdır.

7. Bir sonraki aşamada ise. Terörle Mücadele Kanunu ivedilikle kaldırılmalıdır.

II. GEREKÇESİZ MAHKUMİYET VE TUTUKLAMA KARARLARI SEBEBİYLE ÖDENEN TAZMİNATLAR İÇİN KUSURU BULUNAN HÂKİMLERE RÜCU EDİLMESİ

1. Anayasamıza göre mahkemelerin ve hâkimlerin bütün kararları gerekçeli olmak zorundadır.
2. Kanun maddelerinin tekrarı ve soyut ifadeler, kuşkusuz gerekçe değildir.
3. Gerekçesiz verilen mahkumiyet hükümleri ve tutuklama kararları, keyfiliktir.
4. Bu keyfilik sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince ve Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru sonucunda hükmedilen tazminatlar için, kusuru bulunan hâkimlere rücu edilmelidir. Böylece, adil yargılanma hakkını ve bireysel özgürlükleri koruyan düzenlemelerin yargı organlarınca süratle benimsenmesi sağlanabilir.
5. Buna ilaveten, tutuklamada gerekçe gösterme zorunluluğunu hayata geçirmek için, CMK md. 100/3'de yer alan katalog suçların da kuşkusuz kaldırılması gereklidir.

III. ADLİ KOLLUK TEŞKİLATININ KURULMASI
1. Yargı güvencesinin sağlanmasına ilişkin çok önemli bir adım olarak Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı "adli kolluk teşkilatı" oluşturulmalı ve bu teşkilat mensuplarının tayin- terfileri dahil tüm özlük işlemleri güvence altına alınmalıdır.
2. Bu şekilde kolluğun Cumhuriyet Savcısının emirlerini yerine getirmeme, savsaklama, soruşturmayı savcıdan bağımsız yürütme uygulamaları da son bulacaktır. Türkiye Barolar Birliği olarak; Hukukun üstünlüğünün sağlandığı; İnsan hak ve özgürlüklerinin korunup, insanın üstün değer olarak kabul edildiği; Yönetebilen demokrasiye ve adalet dağıtan bir yargıya sahip; Alın teri kurumadan emeğin hakkının ödendiği; Yurttaşların sosyal güvenliğe ve fırsat eşitliğine sahip kılınıp, geleceğe güvenle baktığı; Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti istiyoruz. Diğer önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmaya, tüm meslektaşlarımızın ve milyonlarca yurttaşımızın ortak hedefi olan bu taleplerin takipçisi olmaya devam edeceğiz."


Kaynak:
Yeni Adana