KENT VE ÇEVRE DAVALARINDA EHLİYET VE MENFAAT TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin, vatandaşların ve örgütlü tüm yapıların ödevidir.

Çevre ve kente ilişkin haklar bir insan hakkıdır. AİHM kararları ve  AİHS nin 2.ve 8.maddeleri barolar, meslek örgütleri, sendikalar ve vatandaşların çevre ve kent hukukuna dair ihlal ve suçlara karşı hak arama özgürlüğünü kullanmalarının yolunu açmaktadır.

AİHM nin “potansiyel mağdur” kişi ve kurumların dava açma ehliyetini kabul ettiği gerçeği karşısında AB’ye üye olmaya çalışan ülkemizde son dönemlerde idari yargı tarafından verilen dava açma ehliyetinin ve menfaatinin bulunmadığı yönündeki kararlar açıkça hukuka aykırıdır.

Ekolojik krizin sorumlusu, doğaya mal gözüyle bakan, daha fazla  kar amacı güden kapitalist düzendir. Kapitalizmin sınırsız, doymak bilmeyen kazanç hırsı, sınırlı kaynaklara sahip  çevreyle bağdaşmıyor. İleri teknoloji ise, ne yazık ki, soygun, talan ve yağmanın etkin bir aracı haline dönüşmüştür. Yer altı ve yer üstü kaynakları, kentler, ormanlar, bitki örtüsü, hatta uzay, insani bir kaygı taşımayan tekelci sermayenin  hedefidir. Kapitalizmin tarihinde çoğunluğa yarayan bir büyüme ya da gelişme olmamıştır. Onun yarattığı, “gelişme” adı altında, insanın ve çevrenin kötü biçimde dönüştürülmesidir.

İdarenin en etkili denetim yolu yargısal denetimdir ve yargı, hakların korunmasının, hukuk güvenliğinin  tek güvencesidir.         

Herkes hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, çevreyi savunmak ve korumak için  hak arama özgürlüğünü kullanmalıdır. Hukuk devletinin gerçekleşmesinde herkesin dava açma ve başvuru hakkını etkin kullanabilmesinin büyük rolü bulunmaktadır.

Aarus sözleşmesindeki “yeterli ilgiye sahip olmak” kriteri dava açma ehliyetinin varlığının temel dayanağıdır.

Yeni Anayasa çalışmalarında evrensel “ Geri Götürülmezlik” ilkesi gözetilmeli, Anayasal kazanımlar korunmalı, çevre merkezli insan hakları düzenlenmelidir.

Türkiye Baroları olarak, Türkiye Barolar Birliği olarak hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, çevreyi, demokrasi ve hak arama özgürlüğünü savunmaya, var olanı korumaya ve hakların kullanılmasında topluma öncülük etmeye devam edeceğiz.