BİRLİK DAYANIŞMA
Dayanışma (solidarity) feodal, köylü toplumlarda kabile, akraba, sülale içerisinde geçerlidir. Çağdaş toplumlarda ise dayanışma kültürü sosyal sınıf ve tabakalarda söz konusudur. Bu iki kültür arasında önemli farklar vardır. Bu iki kültür arasında başta büyük Fransız İhtilali olmak üzere devrimler vardır.
ÜST YAPININ DİRENCİ
Üst yapıyı, kültürü tayin eden alt yapıdır. Fabrika olmadan sendika diye bir kavram olmadığı gibi grev, lokavt, toplu sözleşme kavramları ve kültürü de yoktu. Önce fabrikalar kuruldu, işçi sınıfı doğdu sonra  sendika, grev, lokavt v.s gibi kavramlar ve işçi sınıfı ideolojisi var oldu.
Ancak bilinen bir gerçek daha var; alt yapı ile birlikte üst yapı, kültür hemen değişmiyor, bir süre daha direncini sürdürüyor.
KÖYLÜLÜK
Ecevit bir konuşmasında “köylü olmak ayıp değil, köylülük ayıp” demişti. Türkiye artık kapitalist ilişkilerin hakim olduğu bir kapitalist ülke ancak köy kültürü yer yer varlığını koruyor, değişime direniyor. Köy kültürünün yanı sıra küçük burjuva kültürü de yaygın biçimde sürüyor. Bu kültürlerde ya kabile dayanışması söz konusudur, ya da küçük burjuva bireyciliği..
Kapitalist toplum insanları, feodal köylü kültürünü aşıp sosyal sınıf ve tabakalara dayalı düşünceler etrafında birleşmeyi, dayanışmayı öğrenmişlerdir.
Ulusalcılar, Barolar, Birlik-Dayanışma

Bu yazının konusu kimin Türkiye Barolar Birliği Başkanı olacağı değildir. Yazının konusu birlik-dayanışma kültürü ve TBB seçimleridir.
Ulusalcı düşüncenin hakim olduğu iki baro, İstanbul ve Ankara Baroları TBB seçimlerine birbirlerine rakip iki adayla gidiyorlar. Neden?
Her iki baro başkanının düşünceleri, bir başka söylemle ideolojileri aynı mı?
KOCASAKAL CHP’ye uzak duruyor, yeni bir siyasal oluşumun içerisinde, Feyzioğlu ise CHP’li. Buradan ideolojik bir ayırım çıkar mı? Benim, içinde yaşadığı Türkiye Solunun 50 yıllık geçmişinde olagelen önce yarılma, parçalanma sonra bu ayrılığın ideolojik kılıfını uydurmaktır. Burada böyle bir ideolojik farklılık var mı, bilmiyoruz.
KOCASAKAL’ın düşünce yapısını oldukça biliyoruz ancak Feyzioğlu’nun düşünce yapısını bildiğimizi söyleyemeyiz.
Bu nedenlerle Türkiye Barolar Birliği’ndeki bu parçalanmanın nedeni ideolojik mi yoksa bireysellik mi bunu çok net belirleyemeyiz.
Bizce önemli olan, KOCASAKAL veya Feyzioğlu’nun ne düşündüğü yerine dayandıkları kitlenin vatandaşlık bilinci ve düzeyidir. KOCASAKAL’a % 58 oy veren kitle bu aşamada ortada yok. Bu kitle edilgen bir kitle. Eğer bu kitle demokratik kültürü özümsemiş olsaydı seçtikleri kişileri bu aşamada denetlerler, baskı oluştururlardı.   Aynı şekilde Feyzioğlu’na oy verenler de.
Feodal, köylü kültürü toplumun gerisinde ve direniyor. Henüz vatandaş değiliz, seçmenin bir vatandaşlık kültürü olduğunu söylemde kabul etmemize rağmen özümsemiş değiliz.
Bu analiz yukarda da belirtiğimiz gibi iki ulusalcı adaya tavsiye amacına yönelik değildir. Belki de demokratik olan çok adayla seçimlerin olmasıdır. Belki de KOCASAKAL ve Feyzioğlu sandığımız gibi aynı düşüncenin adamı değiller. Söylediğimiz gibi KOCASAKAL’ın düşünceleri çok açık ama Feyzioğlu’nu çok tanımıyoruz.
Feyzioğlu’nun bir siyasi geçmişi olmadığı gibi siyasi makaleleri, kitapları da bildiğimiz kadarı ile yok.. Siyasi geçmiş derken derneklerde, toplumsal direnişlerde bir özgeçmişi olmadığı gibi CHP kademelerinde de il, ilçe örgütlerinde geçmişte aldığı bir görev yok.. Halen CHP Parti Meclisi üyesi olmasına rağmen Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin bir çalışması, bir makalesi de yok..
Denilecek ki özgeçmişe, yönetim ve mücadele deneyimine ne gerek var.. Feyzioğlu Profesör, avukat, bu yetmez mi? Bizce yetmez, biz onun yarın ne yapacağına geçmişine bakarak karar verebiliriz. 
Tabii bütün bunlar delegelerin değerlendireceği konular, ancak avukat kamuoyunun bu tartışmalara aktif katılımının önemli olduğunu düşünüyoruz, vatandaş olmanın gereği olarak..
Rahmi Ofluoğlu