Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Barış süreci hakkında ne düşünüyorsunuz?

Av.Mustafa İlker Gürkan:  Mahallede kavga çıktı barış yapacaksınız. Kimleri barıştırırsınız? Kavga edenleri. Peki bu “barış” sürecinde ki “taraflar”, “kavga edenler” mi? Barışı savaşanlar yaparlar. Bir tarafta Amerikan projesi olan, bir NATO projesi olan Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlığı işlevini yerine getiren siyasal bir erk… Diğer tarafta “biz Amerika’ya gittik Suriye de görev almak için talepte bulunduk ve geldik” diyen bir başka siyasal erk var. Her ikisi de sonuç olarak Amerika’ya bağlı iki erk. Bunların yaptıkları görüşme ve tartışma barış müzakeresi midir? Bunlar birbirleriyle savaşanlar değil ki. Aynı merkezin farklı görevlerini yerine getiren farklı işlevlere sahip yandaşları, iş birlikçileridir. Bu bir barış süreci değil. Barış süreci adı altında yapılan iş, Ortadoğu’nun ve Cumhuriyetin ganimetini nasıl paylaşırız faaliyetidir. Bunun sonucu Orta Doğuda halkların birbiriyle boğazlaşmasıdır. Eğer bu “barış süreci” dedikleri şeyi gerçekleştirebilir ve ikinci İsrail’i Ortadoğu’da kurarlarsa bir Müslüman lejyon devlet olarak kurarlarsa bu Ortadoğu’da en başta Kürt halkının ve diğer halkların çocuklarının kanının akması sonucunu doğurur. Lejyonerlik görevi üstlenenler en çok canı yananlar olur. Bu bir tarih yasasıdır.

Bir önemli olay aktarayım: Tarih 16 Ocak 2010…  Diyarbakır Barosu Başkanı çeşitli ve yoğun  çabalarına rağmen Ulusalcı Baroların katılımı olmadan tatmin edici sonuçlar elde edemeyeceğini saptadı… Biz ulusalcı barolara telefon etti. Dedi ki; Diyarbakır’a gelin, şu “demokratik açılım” sorununu birlikte konuşalım. Çünkü Mehmet Emin ATAR biliyordu ki “Biz”le konuşursa sorunu çözümüne gerçekçi katkılar sağlanabilir. 41 Baro başkanı Diyarbakır’a gittik. Arkadaşlarımız çok farklı düşünceleri yansıtan çeşitli konuşmalar yaptılar, övünerek söylüyorum ben önerdim ve 41 baronun ortak bildirisi haline geldi bu öneri. “Silahlı örgüt mensupları Türkiye’nin sınır dışına çıksınlar Türkiye’de de operasyonlar durdurulsun. Kan dökülmeyen gerilimsiz bir ortamda “aklıselim” içerisinde Kürt sorununu, çözüm yollarını, tartışalım dedik. 41 Baro ortak açıklama yaptık. 17 Ocak 2010.. Yani 3 sene önce…  

Şimdi soru şu; 3 yılda ne değişti de benzer bir yolu “çözümün başlangıcı”, “barışa ilk adım” diye niteliyorsunuz. 3 yıl önce biz bunu söyledik cevap vermediniz. İktidardan da yandaşlarından da “tık” çıkmadı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir bu gelişmeden cesaret aldı yada ilham aldı ve dedi ki “PKK yurt dışına çıksın, operasyonlar dursun” . Bir hafta geçmedi Abdullah Öcalan sesini yükseltti…“işine baksın o” ,  “Kimi nerden kovuyorsun “ diyerek Başkanı azarladı.

Şimdi Abdullah Öcalan’a da soruyoruz, İktidara da  soruyoruz, herkese soruyoruz: 3 yıl da ne değişti? :Can alıcı sorudur bu!.. Bu 3 yıl da ne değiştiyse bugün “barış” adı altında anılan süreç o amaca yöneliktir. Bu 3 yıl da kimlerin canına okunduysa, canına okunma işlevinin taçlandırılması, tescili faaliyetidir bu “barış süreci.” 3 yılda ne değişti? 3 yılda değişenler; Türkiye’nin ulusal güçlerini içeri tıktılar, korku iklimini hakim hale getirdiler. “Barış süreci” olumlu bir süreç değildir. En hafif deyimle Amerikan emperyalizminin bölgesel çıkarlarıyla tam bir örtüşme durumundadır. Siz bana Amerikan Emperyalizmin el attığı, elinin karıştığı bir tek proje gösterebilir misiniz ki kan ve yıkım getirmemiş olsun. “Barış sürecinin başarısı” Ortadoğu da Müslüman lejyon bir devlet kurmak, Ortadoğu’nun mal varlığına, petrolüne sahip olmaktır, buna halklar rıza göstermez karşı çıkarlar, çıktığı zaman da kan dökülecektir.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Bu savaş nasıl bitecek?

Av.Mustafa İlker Gürkan:  

BARIŞ İTHAL EDİLECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR. 

Savaşanlar birbirleri ile konuşacaklar. Bunu yaptılar. 2 örnek vereyim size. Birincisi Aysel Tuğluk bir zaman önce dedi ki; “biz bu işi Kemalistlerle görüşerek çözebiliriz”  çünkü savaştığı onlar. Bu Kürt tarafından örnekti. Şimdi Türk tarafından örnek vereyim; Levent Göktaş.. Ozan’la (Levent albayın kod adı), Şimşek (PKK komutanın kod adı)  arasındaki telsiz konuşmasını anlattı mahkeme de. Olay şöyle;  bir operasyon sırasında TSK timi baskına uğruyor ve Mehmetçikler şehit düşüyorlar. Kurtarma operasyonu için Levent Göktaş gidiyor. Levent Göktaş, PKK’nın ateş alanı içindeki şehit olmuş bir  askerin na’şını almak istiyor fakat bir türlü alamıyor, PKK o mahalle hakim ve taktik üstünlüğü var. Telsizde Şimşek’in sesi ; “Ozan,  alamazsın onu oradan. Ancak bir şartımız var; yaparsan alırsın” . Nedir şartın diyor Ozan;  “Şimdi siz biraz sonra döneceksiniz, dönerken yolun üzerinde bir ağaç var, ağacın dibine pansuman araçları, sargı bezi, yiyecek ve su bırakın” diyor. “Biz de askerin, yani şehidin na’şını almana izin verelim” diyor. “Söz mü söz.” Karşılıklı söz veriyorlar. Telsizlerden anons geliyor; “Komutanım gitmeyin sizi de öldürürler, tuzaktır” diyorlar. Levent Albay anlatıyor; “askerin başına gittim, kontrol ettim temizdi”  “Yüzüğü parmağında duruyor. Cesedi temiz vaziyette ve silahı da yanında duruyor ve aldım askeri tam ayağa kalktım ki siperden PKK’lılar da ayağa kalktılar ve selam durdular şehit cenazesini götürürken.” Levent Albay mahkemede anlattı bunu ve Mahkeme heyetine dedi ki ; “Sizin gözlerinizde gördüğüm nefreti savaştığım insanlarda görmedim ben”…

Burada bir işaret var. Bu insanlar, savaşan insanlar, savaşın göbeğinde görüşme ortamına geliyorlar Dünyada da böyle oldu, oluyor. Portekiz’de devrimi yapanlar sömürgelerde savaşanların başıdır. Ve sömürgelere de özgürlüğü tanıyanlarda onlardır. Ne olursa olsun Savaşanlar barış istedikleri zaman birbiriyle şöyle ya da böyle barışırlar,. Sadece iç dinamiklerle olsa PKK ile savaşanlar oturup bir anlaşma noktası bulabilirler. Ama dış müdahale ile bulunamaz. Barış dışarıdan gelemez. Barış ithal edilecek bir şey değildir. 

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Av. Başar  Yaltı ile yaptığımız röportajda sayın Yaltı; Cumhuriyet değerlerinin yok edildiğini günümüzde 1923’te kurulan Cumhuriyet’ten eser kalmadığını ve 2. 3. Cumhuriyetin kurulması gerektiğini söylerken İstanbul  Barosu Başkanı Ümit Kocasakal bizim numaraları cumhuriyetlerle işimiz olmaz diyor. Sizin cumhuriyetin numaralandırılması hususundaki düşünceleriniz nelerdir ?

Av.Mustafa İlker Gürkan:   Numaralı Cumhuriyet olmaz. Cumhuriyetin bitmesi o kadar kolay mı?  Bittiyse biz ne yapıyoruz o zaman. Süreçlerde diğer bir faktörün, sınıfsal gücün çok büyük ağırlık kazanması karşılaşılabilir sorunlardır ama Cumhuriyet toptan ortadan kalktı denilemez. Tarihte inişler çıkışlar olur. Örneğin: Şuan bir seçime giriyoruz, herkes bu seçimi konuşuyor. Bu seçim “şimdiye kadar yapılmış seçimlerle mukayese edilemez,  önemli seçime giriyoruz” deniliyor. Ben böyle nitelendirilmeyen bir seçim yaşamadım. Hepsine böyle derler. Ama bir şeyi biliyorum bütün bu seçimlerin hepsinden 2010 referandumu önemliydi. Onun da önemini Türkiye’de kendine ilerici sıfatını yakıştıranları anlayamadı. Üstelikte Tayyip Erdoğan herkesi uyardı yani. Dedi ki; “10  seçime bedel bir referanduma giriyoruz” dedi. Kendi arkadaşlarını uyardı onlar uyandılar ve gereğini yaptılar.

Olay; Cumhuriyet değerlerinin çiğnendiği, geri plana atıldığı çok önemli bir gericileşmedir.  Muhafazakârlaşma deniliyor ama asla muhafazakârlaşma değil. Türkiye’de iş birlikçi irtica, işbirlikçi gericilik var. Bunu gerçekleştiği, cumhuriyetin büyük bir yıkıma, ciddi bir tasfiyeye uğradığı doğrudur.  Ama meşhur bir söz vardır; “her şey kaybedilmeden hiçbir şey kaybedilmemiştir”. Yok oldu zannedersiniz ama yok olmaz. Siz 1912 Balkan bozgunu yaşayan ordunun, 1915 Çanakkale destanı ve 1919-1923 Kurtuluş savaşını yaratacağına inanır mıydınız?  Bu yüzden ben 2. ve 3.  Cumhuriyete ihtiyaç vardır sözlerine katılmıyorum. Cumhuriyet bir süreçtir. Cumhuriyetin gerçek anlamıyla demokratikleşmeye ihtiyacı var. 2. ve 3.süne ihtiyacı yoktur.

Demokratikleşmeye, özgürleşmeye ve bütün bunların olabilmesi için bağımsızlaşmaya ihtiyacı var. Cumhuriyet kendisinin cumhuriyetidir. Türkiye’nin omuzları üzerinde Türkiye’nin kafası olması lazım. Cumhuriyet Türkiye’nin Cumhuriyetidir. Ben hep TBMM’den bahsederken, Cumhuriyet tacının en değerli mücevheridir diye söylerim. Şimdi bu mücevheri kirletmeye kimsenin hakkı yok. Siz bu mücevheri Amerikan ordusuna Türkiye’de üstlenme, Türkiye’nin denizlerinde, dağlarında üstlenme fonksiyonunu verirseniz siz benim en değerli mücevherimi kirletmiş olursunuz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Şuan gündemde olan İstanbul Barosuna bağlı stajyer avukatların ruhsatlarının Adalet Bakanlığı tarafından onaylanmadığı, Hatta İstanbul Barosu’ndan Adalet Bakanlığına giden tüm işlemlerin geri iade edildiği söyleniyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Av. Mustafa İlker Gürkan:   İstanbul’da polis suç soruşturmaları yapıyor değil mi? Yapıyor, bu soruşturmalarda avukat çağırıyor, bu avukatı da barodan çağırıyor. Yani, İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Valilik İstanbul Barosunu tanıyor. Mahkemeler avukat tayini yapıyorlar değil mi? Müdafi imkânı bulunmayanlara… Nerden istiyor avukat atanmasını? Barodan istiyor. Baronun stajyerleri adliyedeler Mahkemeler çıkıyorlar kalemlerde işlemler yapıyorlar. Mahkemeler hepsini geçerli sayıyor. Onlara stajyerlik sıfatını veren kim? İstanbul Barosu…. Demek ki mahkemeler İstanbul barosunu tanıyor.  . Devam ediyoruz Baronun bir bütçesi var, parası var. Bankalardan bunu çekiyor, ödemelerini yapıyor Bankalarda tanıyor İstanbul Barosunu… Adalet bakanlığının bu iddianamenin verildiği tarihten sonra İstanbul barosuyla yaptığı yazışmalar, işlemler var mı? Var! Bu yakında açıklanacak. Mahkemeler tanıyor, bankalar tanıyor, valilik tanıyor bir tek adalet bakanlığı bürokrasisi tanımıyor. Adalet bakanının bile sanmıyorum bu işlere dâhil olduğunu. Adalet bakanlığı bürokrasisi böyle bir işlem yapıyor. Kim bunlar? Ve niye yapıyorlar? Mantığı ve hukuka uygun tarafı var mı?

Şimdi kanun açık. Mahkeme kararı ile tespit edeceksiniz. Yönetim kurulu üyeliği kendiliğinden düşer diyormuş kanun. Bektaşi’nin “Kuranda “namaz kılmayınız” dediğini iddia ettiği gibi. Hayır, efendim senin “düştü” demenle, kendiliğinden düşmez. Kim tayin edecek somut durumun kanunun tarif ettiği durum olduğunu? Mahkeme edecek değil mi? Hükmen tespit/Tespit hükmü dediğimiz bir kavram var. Hükmen tespit edeceksiniz. Mahkemeye tespitini istiyorum diyeceksiniz. Bunu şikâyet eden bir grup var hukukun üstünlüğü grubu Av. Rıza saka.  O zaman git mahkemeye tespit yaptır. Yok yaptırmıyor. Bakanlık sen yaptır tespit. O da yaptırmıyor.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Akil adamlar hakkındaki görüşleriniz nelerdir. TBB başkanı Ahsen Coşar’a teklif edilmesi hakkında siz e söyleyebilirsiniz.

Av. Mustafa İlker Gürkan:   Beşir Atalay, Ahsen Coşar’a bunu teklif ediyor. Beşir Atalay bunu teklif edince; Ahsen Coşar da “bunu yönetim kurulunda tartışmam gerek” diyor. Bu konuyu Yönetim kuruluna getirdiğinde oy birliği ile ret ediliyor. Yönetim kurulu bunu yapalım dese elbette kabul edecekti.  Ancak Yönetim Kurulu Barolar Birliğinin, Türkiye’de bir siyasi çekişme konusu olmuş işin içine girmemesi yönünde karar almıştır. Kendisi de ret oyu kullanıyor zaten. Bu konuda spekülasyonlar yapılıyor ama spekülasyon yapılacak bir durum yok. 

Akil adamlara gelince, akillikleri kendinden menkul.  Ne akili? Öylesine magazin kültürü egemen ki. Akil adamlar listesinde, bugünkü siyasal iktidarla tam uyum halinde, ideolojik birlik halinde olan bir grup var, bir de popülaritesi olan, magazinsel olan bir grup var. Buradan “akil” bir şey çıkmaz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:   Av . Başar Yaltı İstanbul Barosu delegesi iken grup toplantısında İstanbul Barosunun TBB adayı olan Kazım Kolcuoğlu’nu desteklemediğini ve İstanbul Barosu Yönetim kurulundan sıradanlaştığını hissettiği için ayrıldığını açıkladığında ve Metin Feyzioğlu’nun, İstanbul Barosunun adaylık konusunda ki cevabını beklemeden kendi  adaylığını açıkladığı için Ümit Kocasakal ihanete uğradığını söyledi. Sizce Ümit Kocasakal ihanete uğradı mı?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Bunu bir kenara koyalım. Size şunu anlatayım; Ankara da Baro Başkanlarının toplantısı var. Hepimiz oradayız.  Metin Feyzioğlu benim ve bazı baro başkanı arkadaşlarımızın olduğu yere  gelip; “sizinle  konuşmak istiyorum” dedi. “Arkadaşlar siz uygun görürseniz TBB başkan adaylığımı açıklamak istiyorum” dedi.  Ben de “Henüz erken” dedim. Feyzioğlu; “Ne zaman olur” dedi, “Mart ayının sonu olur” dedim. Eskişehir Baro Başkanı;  “biraz geç olmaz mı?” dedi “en azından Mart başında olsun” dedi ben de o zaman, “Mart başında konuşmaya başlarız Mart sonunda adayımızı tespit ederiz ondan sonra yolumuza devam ederiz” dedim. Metin arkadaşımız; “o zaman ben bu arada hazırlık çalışmalarıma devam edebilirim değil mi?” dedi. “Tabi ki” dedik “bu demokratik hakkın biz kimseye dur demiyoruz, ama bunu baro başkanları olarak ve baro delegeleri olarak bunu konuşmamız Mart başında başlamalı Mart sonunda sonuçlanmalı” dedik. Bu konuda hem fikir olduk ve ayrıldık. Bu arada Ankara Barosu delegasyonu Metin arkadaşımızı aday gösterdi. Bu karar, bir daha ortak toplantı yapmadan çıktı. Ortak toplantı yapacaktık, olmayınca üzüldük. Metin bey dedi ki “benim ilan ettiğim bir adaylık değildir delegasyon beni aday gösterdi”.

Şimdi biz siyaset yapıyoruz. “Tamam olabilir peki” dedik. “Sen ne beyan ediyorsan ona inanırız” dedik. “Bu işleri konuşmak için İstanbul Barosunun geç kaldığını biraz daha seri hareket etmesi gerektiğini” söyledi. Bana hatta sitem etti; “hep beni sıkıştırıyorsun, hep benim üstüme geliyorsun, biraz da onların üstüne gitsene” dedi. “Tamam” dedim yine bir hafta sonu “Akdeniz Bölge Baroları toplantısı” Ankara’da toplanmıştık ve “önümüzdeki hafta içerisinde sizi bir araya getirelim” dedik. “Tamam sizden haber bekliyorum”  dedi. Ve fakat beklemeden o hafta içerisinde başka adaylığını açıkladı kendisi. Benim başımdan geçen olay budur.  Burada bir siyaset var, acil davranması gerekiyor olabilirdi. Burada Metin Bey’i kınamıyorum. “Sen beni kandırdın ben seni kandırdım tartışması yapmıyorum.” Tamam, Metin Bey aday olmuştur. Ortaya da çıkmıştır. Kendi yolunu kendisi çizmiştir. Birçok arkadaşımız da kendisine destek olduğunu açıklamıştır. Kendi yolunu çizecektir. Biz kendisiyle burada da konuştuk. Bizim kendisinden istediğimiz şu; SAVAŞA GİRER GİBİ SEÇİME GİRİLMEZ. Biz barolar birlik halinde hareket edeceğiz. Bakın! Emperyalizm, kurumları çökertirken ya tek cepheden saldırıp diz çökertiyor, ya da içe göçürüyor. İçe göçürmeyi de kurumları bölerek ve parçalayarak yapıyor. Şimdi biz baro da, barolar birliğinde birbirimizle kavga ederek, birbirimizle çatışan, cevap yetiştiren, baro toplulukları halinde olamayız. İstanbul Barosu kongresine ülkenin bir çok yerinden arkadaşımız geldi, omuz verdi. Bizlerde omuz veriyoruz. Avukatlık hareketini korumak bizim için hayati derecede önemli. Kendi birliğimizi mesleğimizi korumak önemli. Bizim en önemli dayanağımız mesleğimizdir. Kanunumuzda da öncelikli görevimiz budur. Yani vatan elden gidiyor sen meslek diyorsun diyebilirler ama vatan meslektir zaten, vatan benim kızımdır, oğlumdur, örgütümdür ,malvarlığımdır,  işimdir. Vatan insanların evidir. Milletin evidir. Avukatlarda milletin bir parçasıdır.

Öyle tercihini başka biri için kullanan arkadaşa HAİN denmez. Bu olmaz. Birbirimize hain diyerek bir yere varamayız. Sonra bu günler geçer. İddia ile söylüyorum bizim tecrübemizin emsali yoktur. Türkiye’de siyasetin en tecrübeli insanlarıyız biz. Bugün hain dediğinle, yarın dost olursun. Bugün dost dediğinle, yarın düşman olursun. Bu kadar sert bir seçim süreci istemiyoruz. Bundan avukatlarda rahatsız, barolar da rahatsız. Kimseye hain denemez. Farklı düşünmek hainlik olarak nitelendirilemez. Bundan daha doğal ne olabilir.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:   Ahsen Coşar kendisi hakkında ve TBB yönetimi hakkında çıkan söylemlerde kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor ve mevcut TBB yönetiminin Anadolu’daki küçük baroları baronlaştırıldığı iddia ediliyor. Siz bu konular hakkında ne düşünürsünüz.

Av. Mustafa İlker Gürkan:  Bir haksızlık yapıldığı doğru. Ahsen Bey birçok konuda net tavır almıştır fakat basına yansımamıştır. Yeteri kadar vurgulanmamıştır. Ama TBB başkanının bu dönemde alması gerekirken tavır almadığı, konuşması gerekirken söz söylemediği durumlar yani yanlışları var mıdır? Tabiki vardır ve önemlidir.

Başka bir yanlış da aldığı tavrın, barolara duyurulması bakımından yetersizliğidir. Baronlaşmak meselesine gelince. Kimsenin parası ile kimseye bir şey vermiyorlar. Ahsen Coşar yönetiminde TBB, tekil avukatlık hizmetleri ile yani günlük hayata ilişkin hizmetlerde çalıştılar bunu kabul etmek lazım. Avukatlık mesleğinin korunması geliştirilmesi ve hukukçuların avukatlık kanunda tarif edilen hukukun üstünlüğü mücadelesi bakımından eksiklikleri var yoksa avukatlara hizmet bakımından bir eksiği yok. Bu açıdan Ahsen coşar iyi bir hizmet dönemi geçirtmiştir.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:   Ahsen Coşar’ın ahde-vefa duygusuyla oylarını kazanmak için bu araba vs. desteğini yaptığı söyleniyor.

Av. Mustafa İlker Gürkan:  Ya bu insanların ahde vefa duygusuyla oy kazanması demek madalyonun öbür tarafına bak arsa için araba içi oylarını satması demek. Bu ayıp bir şeydir. Barolar birliği görevini yapıyor. Biz Muğla barosu olarak sondan ikinciyiz araba alan. Ama herkese veriyor sonuçta birine verip diğerine vermiyor değil ki. Ayrımcılık yapmıyor. Bu baronlaştırma kelimesi Anadolu barolarına yapılan bir ayıptır.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Her ne kadar TBB için başkan adayları farklı olsa da İstanbul ve Ankara Barosu’nun ortak bir düşüncesi var. “Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu değişmeli” diyorlar. Sizce de değişmeli midir?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Bakın insanlar verdikleri cevaplarla değil, sordukları sorularla değerlendirilirler.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Yanlış mı sordum?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Yanlış bir sorunun doğru cevabı olmaz. Aslında soru şu olmalı.  Türkiye Barolar Birliği değişmeli mi? TBB başkanı veya yönetim kurulu değişmeli mi değil. Aslında siz yanlış sormadınız. Size bu şekilde yansıtılıyor. Tabi biz biraz Bizanslı olduğumuz için kişiler bizde plan program ve hedeflerden önemli oluyor.

TBB’nde Avukatlık Stratejisi, Hukukun Üstünlüğü Stratejisi, İnsan Hakları Mücadelesi Stratejisi, Planı Programı Değişmeli mi?

Yani biz bu 10 kişi ile çok daha farklı şeyler yapabilir miyiz? 10 kişinin içerisinde, olağanüstü yetenekli arkadaşlar, çok değerli insanlar var. Başka bir şey Ahsen beyle de, diğer adaylardan biriyle de yapabiliriz. Bence Barolar Birliği değişmeli. Birliğin plan ve programı bir değişime uğramalı.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Peki, 2 yılda var olan yönetim ile neden değişmedi?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Yetersiz! İstikameti belli değil. Barolar Birliğinde istikamet problemi var. Şimdi bakın barolar birliğinin işlevi konusunda bir tanım yok. Öncelikle nasıl bir barolar birliği istiyoruz?  Önümüzdeki dönem cepheden saldırıya geçen, köşeli davranan bir barolar birliği mi?

Çok severim kendisini, o da bilir, o da beni sever,  Ümit Kocasakal’ı TBB başkanı yapsak olur mu? Aday olsa hiç tartışmasız kazanır. Olur, mu olmaz.

Kendisi de söylüyor bunu, “ benim böyle bir çatı örgütünün başında olmam doğru değildir.” diyor. Ümit söylüyor bunu. Biz kendimizi biliyoruz. Barolar birliğinin önümüzdeki dönem için temel fonksiyonu bir istiridye kabuğu gibi avukatlık hareketinin üzerinde durmasıdır. Ona göre dıştan gelecek tehlikelere karşı korumasıdır. Bu koruma direncine sahip olabilir mi barolar birliği. Yoksa ben kendimi koruyorum, savunma önce hücumdur deyip sağ sola saldırıp bu kabuğu kıracak mıyız ? Ne yapacağız? Bir karar vermemiz lazım, bazen kırılmayı göze almak gerekebilir.  “Evet, saldıralım ve yapalım” denebilir veya “hayır daha yumuşak daha dengeli davranalım” denilebilir. Bunlara bir karar vermemiz gerekiyor. Bunlara karar vermeden “kim olsun” sorusuyla yürümemeliyiz. Önce işi tespit edelim, ne yapacağımızı tespit edelim.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Peki, tüm bu maddeler de gruplar mutabık. Önce ilke de, Metin Feyzioğlu’nu destekleyen Başar Yaltı da “nasıl bir barolar birliği olması gerek” maddelerinde sizin gibi düşünüyorlar ve mutabıklar. Ve bu maddeleri şimdiye kadar mevcut yönetimin ve başkanın gerçekleştiremediği için TBB başkanı ve yönetimi değişmelidir diyorlar, buna ne söyleyebilirsiniz?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Şeklinde düşünülüyorsa o zaman bu mücadele için en uygun aday Kazım Kolcuoğlu’dur. Kazım Kolcuoğlu’nun geçmişteki yaptıklarına baktığınızda bunu göreceksiniz. Tüm bu nasıl olması gerekenlere baktığımızda Ahsen Bey yapamıyorsa ya da yapmamışsa, bunu kim yapar, Kazım Beyle Metin Beyi karşı karşıya koyduğunuz da backgrounda baktığınız zaman Kazım Kolcuoğlu daha baskın çıkar. Geçmişteki yaptıklarına baktığınızda, bunları da yapar demektir. O yüzden önce işi ortaya koyalım sonra ona göre adam bulalım. Önce adamı ortaya koyup ona göre iş icat etmeyelim. Bazen öyle bir durum olur ki, başkanlığa Ahmet’i- Mehmet’i seçelim gerisi önemli değil yeter ki seçilsin o kendi kadrosunu da kurar, muazzam yetenekleri vardır, bu işi götürür Atatürk gibi adamdır deriz. Ancak bizim adaylarımız için de böyle bir aday var mı? Yok. Öyleyse kadrolarını da soracağız. Kimse sordu mu adaylara yönetim kurulunuz da kimler var diye. Yönetim kurulu önemli.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Siz TBB Başkan Adayları arasında kararınızı verdiniz mi?

Av. Mustafa İlker Gürkan:  Hayır. Biz bölge barolar ile birlikte karar vereceğiz. Kimse bizden bir söz almadı henüz. Buraya her üç arkadaşımız da geldi, hepsine de söyledik, biz kimseye hayır demiyoruz ama evet de demiyoruz. Prensiplerimizi koyuyoruz, listelerinizi görmek istiyoruz, listeleriniz kimlerden oluşuyor bunlara bakmak istiyoruz.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:    Birlikte hareket edeceğiniz kaç baro var?

Av. Mustafa İlker Gürkan: Bir Baro sayısı doğru değil. Öyle barolar var ki; başkanları ile delegeleri tamamen farklı,  kimi kısmen farklı. Ama yıllardır Ege-Marmara baroları toplantıları yapıyoruz. Mutlaka ortak bir nokta bulacağız ve bir ağırlık hissedilecektir.

Adaletbiz/Yeşim TURAN:  Teşekkürler...


Adaletbiz
Yeşim TURAN