Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Posta Gazetesi'nden Nedim Şener'e konuştu. Av. Feyzioğlu, "savunma hakkı engelleniyor" dedi.

Röportaj: Nedim Şener

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 70 baro başkanıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gittiği için yoğun biçimde eleştirilmişti. FETÖ ile mücadeleyi destekleyen Feyzioğlu, aradan geçen 3 ay içinde OHAL kapsamındaki hukuki uygulamalar ile ilgili eleştirilerde bulunuyor: "Avrupa Konseyi üyeliği bile tehlikeye girebilir" uyarısı yapıyor.

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana yargı alanındaki gelişmeleri kısaca değerlendirir misiniz?

Bakın bugün en çok söz söyleme hakkı olan kişilerden biri benim ve başında olduğum Türkiye Barolar Birliği'dir. Çünkü 15 Temmuz günü ve sonrasında en etkili şekilde biz darbecilere karşı devlete desteğimizi verdik. 15 Temmuz girişimine karşı millet ile yüzde 100 el ele vererek üstümüze düşeni yaptık. O yüzden gelinen süreçte en çok konuşma hakkı olanlardanım. Ve şunu görüyorum; süreç içinde Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması bir olağan yönetim biçimine dönüştürülmek isteniyor. OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) aracılığıyla darbe girişimiyle hiç ilgisi olmayan konular Türkiye Büyük Millet Meclisi yok sayılarak uygulamaya sokuluyor.

■Anayasa Mahkemesi, CHP'nin bu konudaki başvurusunu reddetti...

Evet Anayasa Mahkemesi (AYM) 1990-91'de verdiği karan yok sayarak başvuruyu reddetti. AYM'nin başvuruyu reddetmesi bizim haksızlığı görmemizi engellemiyor. Görüyorum ki Anayasa Mahkemesi olayı anlamak istememiş.

■ Neye dikkat çekmek istiyorsunuz?

Tamam ortada mücadele edilmesi gereken bir örgüt var. Bunun için OHAL ilan edildi. Bu örgütle ilgili mücadele etmek için KHK'ler çıkarıldı. Peki rektör seçimlerinin kaldırılmasının OHAL ile ne ilgisi var? Anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunda Meclis olmaksızın, muhalefet partilerinin neler yapıldığını topluma duyurmalarına imkan vermeksizin kanun yerine geçen düzenlemeler yapmak iktidarın çok hoşuna gitti. Her şey tek elde toplanıyor

■Ne hedefleniyor?

Her şey tek elde toplanıyor. Her şey Cumhurbaşkanının elinde toplanıyor. Mümkün olsa spor kulüplerinin başkanlarını da Cumhurbaşkanı atasın denecek. Bakın biz küçük bir toplum değiliz, 79 milyonluk dinamik bir toplumuz. Böyle bir toplumu bir elden yönetmek mümkün değil. Türkiye etnik, mezhep, inanç üzerinden kutuplaşmış bir toplum halinde düdüklü tencereye konmuş, kapağı da kapatılmış durumda. Hatta buharın çıkacağı deliğe de parmak basmışlar. Türkiye'yi pişiriyorlar. Bu hâl akla zarar. Son derece tehlikeli bir şey yapıyorlar. 15 Temmuz'da Türkiye'yi bölmeye yönelik bir iç savaş girişimi oldu. Biz de Türkiye için gittik devletin arkasında dimdik durduk. Şimdi de Türkiye için bunları söylemek zorundayız.

■70 baro başkanıyla Beştepe'ye çıkarak destek verdiğiniz için eleştirildiniz, pişman mısınız?

Ben devlete destek oldum. Türkiye Cumhuriyeti devletine destek olmaktan kim pişman olursa, TC vatandaşıyım diye ortaya çıkmasın. Bizim destek olduğumuz darbeye karşı devletin birliği idi. O gün destek oluşumuz, bu eleştirileri yapma hakkını veriyor. O gün eğer iç savaş girişimi olan darbeye senaryo deseydik bugün bu sözleri söylemeye hakkımız olmazdı. Biz üzerimize düşeni yaptık. Siyasi iktidar üzerine düşeni yapmıyor. Siyasi iktidar devletin içine girmiş olan F tipi suç örgütüyle mücadelede gereğini yapmıyor. Tam aksine bunu bir vesile kılarak fırsata çeviriyor.

Cumhuriyet Gazetesi hedef

■Mesela?

Bakın örneğin benim Cumhuriyet Gazetesiyle sorunum var. Manşetleriyle sorunum var, şahsen benim var. Ama Cumhuriyet Gazetesinin kurum olarak hedefe konmasıyla çok daha büyük sorunum var. Anlaşılan o ki, Türkiye'de herkesin sadece yöneten kişi gibi düşünen insana benzemesi isteniyor.

■Yargı uygulamalarında da şikâyetler var...

FETÖ'cülerin kumpas davalarla insanlar nasıl hapse attığını ne tür haksızlıklar yaptıklarını size anlatmama gerek yok. Peki onların yöntemlerini, demokrasiyi kurtardık diyen, devleti yöneten iktidarın uygulamasını kabul edebilir miyiz? Hayır. Hatırlayacaksınız Silivri mahkemelerinde avukatların oturduğu yerlere neler konuşulduğunu kayıt etmek için tavandan mikrofon sarkıtılmıştı. Bunu yerden yere vurduk. Şimdi onların akıl bile edemediği bir başka rezilliği yaşıyoruz. Tutukevlerinde şüpheli ile avukatın görüşmesi avukatın yakasına takılan bir mikrofonla kayıt ediliyor. Ben hayatımda böyle bir kepazeliği görmedim. Yetmedi tripot üzerinde bir kamera konuyor ve görüntülü kayıt ediliyor. Yetmedi bir de başına bir gardiyan konuluyor ki kulaktan kulağa bir şey fısıldamasınlar. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bunu göremezsiniz, faşizmin zindanlarında olur bu. Türkiye karar versin: Dünyaya, '15 Temmuz'da demokrasiyi korudum' mu diyecek, yoksa '15 Temmuz vesilesiyle ben faşizm inşa ediyorum' mu diyecek. Bu kararı vermek zorunda. Bu karar avukatlara nasıl muamele ettiğiyle ortaya çıkacak. Avukatlar sırf yıldırmak için saatlerce kapıda bekletiliyor. Gerekçe kamera kaydı yapılan tek görüşme odası varmış, o yüzden dışarıda bekletiliyor. Yapılan görüşmelerde ise savunmaya ilişkin konuşma yapılamıyor. Görüşmeler sıradan sohbetlerle geçiyor. Görüşmeye kanun kitabı götüremiyorsunuz. Bir A4 kâğıt, bir kurşun kalem sokmanıza izin veriliyor. Not alırsanız kağıt bilgisayara taranıyor ve UYAP'ta sanığın dosyasına konuluyor. Tüm bu kontrol mekanizmaları avukatıyla rahat görüşemeyen sanıkların itirafçı olmasını engelliyor. Bir yanda savunma hakkı ve avukat var diğer yanda itirafların yapılması engelleniyor.

'FETÖ'cülere yarıyor'

■ Bu konuda resmi makamlarla görüştünüz mü?

Ben darbe sonrası 70 baro başkanıyla Beştepe'ye giderek doğruyu yaptım, şimdi de doğrunun yapılmasını bekliyorum. Bunu bakanlığa yazdım, defalarca sözlü söyledik ve sürekli yazıyoruz hâlâ kapı duvar. Bu uygulama terör örgütünün çökertilmesi için zorunlu olan itirafların gelmesini önlemeye yöneliktir; ya kasten bunu yapıyorlar ya da farkında değiller.

■Savunma hakkının kısıtlanması ileride başka sorunlar da çıkaracak değil mi?

Bu durum FETÖ'cülerin rüyalarından bile ötede. En çok onların işine yarıyor. Bir haklı mücadele nasıl rezil edilir ve tarihin gördüğü en sinsi, en acımasız örgüt nasıl aklanır nasıl mağdur hale dönüştürülür onu görüyoruz. İnsanlık tarihinin öğrettiği en basit şey; savunma hakkı olmadan kim suçlu kim suçsuz anlaşılamaz.

'AİHM'de yüzbinlerce dava açılabilir'

■Bir de avukatlar avukatlık almak istemiyorlar?

Bu doğru değil, kimse avukatsız kalmaz. Barolar görevlendiriyor. Kimse gitmese baro başkanı alıyor. Tercih ettiğiniz avukat ise 'mimlenirim' diye kaygı duyuyor. Adalet Bakanı ve Başsavcılıkların açıklamalar yapması gerekiyordu. Adalet Bakanı yaptı ama yetmedi. Ayrıca avukatların ifade alma sırasında polis tarafından korkutulduğunu duyuyoruz. Bakın sorun yalnız avukatlarla sınırlı değil hakim ve savcılarda da endişe var. Eğer tutuklamazsam bir sonraki KHK ile ben de görevden uzaklaştırılırım endişesi var insanlarda.

■Bu durum AİHM'de Türkiye'nin başını ağrıtmayacak mı?

Sadece uygulamalar değil, KHK'ler de AİHM'de (Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi) mahkumiyet sebebi olacak. Olağanüstü Hal'de Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin belli maddeleri askıya alınabiliyor ama bunların arasında savunma hakkı yok. Avukat görüşmesine 10 dakikalık sınır koyup sesli ve görüntülü kayıt yapıyor, aldığı notları kopyalayıp savunma hakkını ihlal ediyorsanız bunu dünyaya anlatamazsınız. Türkiye'yi AİHM'de yüzlerce, binlerce değil yüzbinlerce mahkumiyet karan bekliyor.

'Beş gün avukat yasağı işkenceye girer'

■ Son olarak Cumhuriyet'e yapılan operasyonda 5 gün avukatlarla görüşme yasağı koydular...

Ne demek beş gün boyunca avukatla görüştürülmeme. Bu kabul edilemez. Türkiye'de 1992'de karakolda avukatla görüşme imkanı getirildikten sonra sistematik işkence iddiaları ortadan kalkmıştı. Şimdi Türkiye'de sistematik işkence yok ama avukatla bu şekilde görüşmenin engellenmesi göreceksiniz dünyada Türkiye'de sistematik işkence yapılıyor iddiasının zemin bulmasını da sağlayacak. Bu konu çok önemli ve eleştirilerimizi barolarımız başkanlarıyla cumartesi günü yapacağımız toplantıda da dile getirip çözüm önerilerimizi tartışacağız.

'1 milyon öfkeli insan'

■ 5 gün avukatla görüştürmüyorlar. Peki ifade daha uzun değil mi?

Evet hakimin karşısına 30 gün içinde de çıkabilirsiniz. Bu da vahim. Şu anda spor salonlarında insanlar şilte ve battaniye ile günlerini geçiriyor. Tamam belki FETÖ'cü ama bu durum mağduriyet yaratıyor. Ayrıca insanları işten çıkarıyorsunuz bir de eşini işten atıyor, çocuğunun bursunu kesiyorsunuz. Belki sonra pardon denecek. Bakın Türkiye'de 1 milyona yakın öfkeli insana sebebiyet veriyorsunuz. Dünya Nazilerin yargılandığı Nürnberg Mahkemeleri'ni gördü. Orada Nazi ordusunun suç işleyen komutanlarının.

Kaynak: Haber Kaynağı