DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

 

            “Galat-ı meşhur lugat-ı fasihten evladır.” der Kemal Gözler. Ne var ki yanlışın teamül kabul edilerek avukatlara özellikle mesleki faaliyetlerini yerine getirirken adeta zulmedilmesi kabul edilemez. Bir yanlış 100 kere de söylense doğru olmayacaktır. Doğru, her zaman doğrudur, dillendirilmese de.

 

            Uygulamaya avukatların yön vermesi gerekirken, uygulamanın avukatlara yön verdiğini görmek, mesleğin niteliği gereği sessiz kalınamaz acı bir gerçektir.

            Yine benzer şekilde, hukuki meselelerle ilgili olarak mübaşir, kalem personeli veya hakime danışan avukatları da aynı şekilde kabul edemeyiz. Bu şekilde eylemlerde bulunmak en başta mesleğin niteliğine, sonra Avukatlık Kanunu’na ve TBB Meslek Kurallarına aykırılık oluşturmaktadır.

 

            Anılan yanlışlardan en sık rastlanılanları derlemeye çalıştık. Faydalı olması dileğiyle…

 

GÖNDERİLMEK ÜZERE

 

            Kanunlarımızda  “Gönderilmek Üzere” şeklinde bir usul yoktur.

            Bu hata iki aşamada karşımıza çıkmaktadır: 1. İtiraz, 2. Temyiz.

            Temyiz ile itiraz arasındaki farkı ortaya koyarsak iki durum arasındaki farkın izahı daha mümkün olacaktır. Temyiz incelemesi, verilen kararın doğrudan kararı veren mahkemeden  üst bir mahkemece ele alınması iken; itiraz kanun yolunda, kararı veren mahkemeden kararını incelemesi ve geri dönmesi istenmektedir. Eğer mahkeme kararını değiştirmez ise kanunla gösterilmiş yetkili ve görevli mahkemeye incelemesi için kararı ve dosyayı gönderecektir.

            O halde örneğin Ağır Ceza Mahkemesi kararı temyiz edilecekse “Yargıtay Ceza Dairesine” şeklindeki hitap usulen doğru olandır.

            Diğer yandan, örneğin X. Ağır Ceza Mahkemesi kararına itiraz edilecekse “X Ağır Ceza Mahkemesi” şeklindeki hitap doğru olandır. Zira ifade ettiğimiz üzere mahkeme kararından dönebilir.

            Bu husus 5271 sy. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

            “İtiraz usulü ve inceleme mercileri Madde 268 –

            (2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını     düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie             gönderir.”

 

SAYIN- BAŞKANLIK- MAHKEME HAKİMLİĞİ

 

            Resmi yazışma usullerimize göre muhatap kısmı ancak gerçek kişi ise “Sayın” ifadesi hitap kısmında kullanılabilir. Bu nedenle “X. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın Başkanlığına” gibi bir hitap son derece yanlıştır.

            Yine bundan başka, mahkeme başkanlığı hukuk sistemimizde varolmayan, kendilerince hakimlerin gönlünü hoş tutma çabası içinde olan avukatların uydurarak sisteme erittiği bir kavramdır. Mahkeme tek başına bir mercidir. Mahkeme başkanı da yasanın özellikle belirttiği hallerde ayrıca görev ve yetkiye sahiptir; ancak “Mahkeme Başkanlığı” gibi bir kavram sistemimizde yoktur. Bu nedenle hitabette “Başkanlık” ifadesinin kullanılması yanlıştır.

            Diğer yandan, hukuk sistemimizde esasen iki tür yargısal faaliyet yürüten karar mercii vardır. Bunlardan ilki mahkeme iken diğeri hakimliktir. Uygulamada sıkça gördüğümüz üzere hitabette “…. Mahkemesi Hakimliğine” gibi ifadeler son derece yanlıştır.

 

 

SÜRE TUTUM

 

            Kanunlarımızda süre tutum dilekçesi adında bir kanun yolu veya kavram düzenlenmemiştir. Kanunlarımızda ancak temyiz kanun yolu düzenlenmiştir. Temyiz eden, kanuna göre temyiz sebeplerini bildirmek zorundadır:

            “Temyiz başvurusunun içeriği Madde 294 – (1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı        bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.”

           

            “Temyiz nedeni Madde 288 – (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması    nedenine dayanır.”

 

            Bu nedenle öncelikle hangi gerekçeye dayanıldığının belirtilmesi ile süresinde temyiz eden, gerekçeli kararın kendisine tebliğinden sonra, her aşamada beyanda bulunabilecektir. Bu uygulamada adlandırıldığı gibi “Gerekçeli Temyiz” değil; temyize ek beyandır.

 

 

HAKİM SÖZLERİMİ ZAPTA GEÇİRMİYOR

 

            Usul kurallarımıza göre zaptı yazmakla görevli olan kimse zabıt katibidir. Hakimin, duruşma düzeni ve ara kararları yazdırması gibi özel olarak yetkili kılındığı haller hariç duruşma sırasında olan ve biten her şeyi yazmak zabıt katibinin görevidir. Bu anlamda hakim ile tartışma yaşamaktansa zabıt katibine görevinin hatırlatılması, anılan tavrın devamı halinde zabıt katibinin CMK m.32 uyarınca reddine başvurmak usulen doğru olandır.


Av. S. Deniz Çelikkaya


Bu makale
Av. S. Deniz Çelikkaya  tarafından adaletbiz.com sitesi için kaleme alınmıştır. Aktif kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.