Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı muvafakatinin alınması zorunlu olup, avukat muvafakat almadan HMK 409. madde bildirilen müracaat işlemine maruz kalmış ise davayı daha dikkatli ve özenli takip etmeli, olayımızda olduğu gibi birçok kez duruşmalara katılmayarak davanın düşürülmesine neden olmamalıdır.

TBB DİSİPLİN KURULU KARARI


T. 02.01.2016
E. 2015/826
K. 2016/4
    

Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı muvafakatinin alınması zorunlu olup, avukat muvafakat almadan HMK 409. madde bildirilen müracaat işlemine maruz kalmış ise davayı daha dikkatli ve özenli takip etmeli, olayımızda olduğu gibi birçok kez duruşmalara katılmayarak davanın düşürülmesine neden olmamalıdır.

Şikâyetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında işine ve müvekkiline karşı gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından, eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

(Av.Yas.34,134, - TBB. Mes.Kur. 3,4)

İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;

Şikâyetli avukat hakkında şikâyetçinin 12.11.2013 kayıt tarihli şikâyeti üzerine … Barosu Yönetim Kurulu’nun 18.12.2014 tarihli, 2013/Ş.1626 ve 2014/2008 Karar sayılı kararıyla “… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/347 Esas, 2013/106 Karar sayılı kararında 13.08.2008, 15.10.2009 ve 15.09.2011 tarihleri itibari ile taraflarca takip edilmediğinden “davanın açılmamış sayılmasına” karar verildiği anlaşıldığından, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunumun 34. ve 134. maddeleri ile TBB Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerine aykırı davrandığı” iddiasıyla başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda eylem sabit görülerek kınama cezası verilmesine karar verilmiştir.

Şikâyetli Avukat önceki savunmalarında özetle; Şikâyetçinin harç gideri ve bilirkişi ücreti dışında dava masraf ve diğer giderleri ödediğini ispat etmesi gerektiğini, davayı masraf almadan takip ettiğini, iş sahibi ile dönüşümlü olarak davalara girme konusunda sözlü olarak anlaştıklarını, uzak mesafe nedeniyle geç kalma durumunda hem şikâyetçiye hem de Mahkeme kalemine telefonla bilgi verdiğini,  davaya girememe durumunun birinin şikâyetçinin girememesi, bir diğerinin trafik kazasının meydana gelmesi nedeniyle yaşadığı gecikmeyi sözlü olarak kaleme haber vermesine rağmen karşı tarafın avukatının kötü niyetli tutumu sonucu olduğunu, karar tarihine kadar davayı iyi niyetli olarak takip ettiğini, şikâyetçinin durumdan haberdar olduğunu, 14.03.2013 tarihli karar duruşmasına girdiğini, kararın şikâyetçiye tefhim edildiğini, Facebook kayıtlarından da görüleceği üzere davanın yeniden açılacağını bildiğini, adli yardım konusunda yalan beyanda bulunması için telkinde bulunmadığını, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/48 Esas sayılı dosyası ile yeni dava açtığını, dava sırasında şikâyetçinin kendisini azlettiğini ancak tebliğ edilmeden Baronun şikâyet dilekçesi ile bundan haberdar olduğunu,  vekil olarak suçsuz olduğunu savunmuştur.

İncelenen dosya kapsamından;  … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/347 Esas sayılı dosyası ile görülen ve 19.07.2007 tarihinde davalılar … Tic. A.Ş. ile K.T. aleyhine açılan tazminat davasında davacı/şikâyetçi vekilliğinin şikâyetli avukat tarafından yürütüldüğü,

Mahkeme’ce 13.03.2008 tarihinde “taraflarca takip edilmeyen dosyanın HUMK 409 maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına” karar verildiği; dava yenilendikten sonra Mahkeme’nin 15.10.2009 tarihli kararıyla “taraflarca takip edilmeyen dosyanın HUMK 409 maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına” karar verdiği; takrar yenilenen davada 15.09.2011 tarihli kararla “taraflarca takip edilmeyen dosyanın HUMK 409 maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına” kara verildiği,

Dava sonucunda Mahkeme’nin 2013/106 Karar sayılı ve 14.03.2013 tarihli kararla HMK 150. maddesi gereğince dava 13.03.2008, 15.10.2009 ve 15.09.2011 tarihleri itibarıyla taraflarca takip edilmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği,

Mahkeme karar gerekçesinde “Mahkememizde görülmekte olan maddi ve Manevi tazminat talebi içerir davanın davacı vekilince 03.04.2008, 15.10.2009 ve 15.09.2011 tarihlerinde olmak üzere üç defa takip edilmeyerek müracaata bırakıldığı, HMK 150 maddesinde “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan bir davanın ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı, aksi halde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği” belirtilmiştir. Yasanın bu hükmünün Mahkemece kendiliğinden gözetilmesinin zorunlu olduğu, somut olay yasal çerçeve içerisinde değerlendirildiğinde davanın ilk yenilemeden sonra ikinci kez toplam üç kez takipsiz bırakıldığı 15.09.2011 tarihinde yasa uyarınca açılmamış sayılacağı ve davanın açılmamış sayılmasına ilişkin tüm yasal hüküm ve sonuçlarının başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden yürürlük kazanacağı açıktır. Hal böyle olunca davanın üçüncü kez takipsiz bırakıldığı 15.09.2011 tarihinde açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği” sözlerinin yer aldığı,

Şikâyetli avukat tarafından davacı şikâyetçi vekili sıfatıyla 02.08.2013 havale tarihli dilekçe ile, davalılar K.T. ve … Tic. A.Ş. aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/48 Esas sayılı dosyası ile adli yardım talepli trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, Mahkeme’ce 12.08.2013 tarihli ara karar ile, davacının adli yardım talebinin ekonomik ve sosyal durum araştırması geldikten sonra değerlendirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Şikâyetli avukat 19.08.2015 kayıt tarihli itirazında özetle; Önceki savunmalarına ek olarak, davanın düştüğünün taraflar ve hakim tarafından fark edilmediğini, dosyada 2011 yılından 2013 yılına kadar bilirkişi raporu beklendiğini, müvekkiline ücret almadan hukuki yardımda bulunduğunu, yeni dava açılmasında şikâyetçinin bilgisi olduğunu bu durumda önceki dava hakkında zımnen ibra etmiş olduğunu, şikâyet konusunun davanın düşmesi değil yeni açılan dava dosyasında adli yardım talebinde bulunulması olduğunu, cezanın şikâyetle ilgili olmadığını belirtmiş; kınama cezasının kaldırılarak ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”,

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”,

Avukatlık Yasası’nın 171. maddesi, “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.”,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı muvafakatinin alınması zorunlu olup, avukat muvafakat almadan HMK 409. madde bildirilen müracaat işlemine maruz kalmış ise davayı daha dikkatli ve özenli takip etmeli, olayımızda olduğu gibi birçok kez duruşmalara katılmayarak davanın düşürülmesine neden olmamalıdır.

Şikâyetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında işine ve müvekkiline karşı gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından, eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.

Baro Disiplin Kurulu, şikâyetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde olmakla itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç olarak Şikâyetli avukat S.Y.’nin itirazının reddi ile;

1-… Barosu Disiplin Kurulu’nun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 29.06.2015 gün ve 2014/841 Esas, 2015/394 Karar sayılı kararının ONANMASINA,

2- Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere, Katılanların oybirliği ile karar verildi.
 

http://hukukmedeniyeti.org/haber/12211/tbb-avukat-muvekkilinden-yazili-olur-almadan-dosya/