Av. Erdem Oktar

- Oo Erdem, nasılsın yahu?

- Sono no yo!

- Efendim? Duruşman yoksa gel bir çay içelim.

- Çayı bıraktım ben!

- İyi misin?

- Ya bi’ git başımdan!

- (Yanındaki arkadaşına dönerek) Yine delirmiş.

Evet, mendeburluk, asabiyet, itlik, serserilik, hergelelik. İnsana “lanet olsun atom fiziğine” dedirten şeyler yaptım son dönemde. Hiçbir şeyin tat vermediği, devamlı bir huzursuzluk hali. Evet, ben sigarayı bıraktım.

Sigarayı bırakmak istediğimde ilk iş internete girdim. Ben zaten bir şey yapmak istediğimde ilk iş internete giriyorum. Vardığım sonuç, üç biçimde sigaranın bırakılabileceğiydi. Ya azaltarak ya pat diye ya da ilaç marifetiyle. İçlerinde en mantıklısı azaltarak bırakmak gibi duruyordu. Azalttım. Azalttıkça istek arttı, istek arttıkça gerginlik yükseldi. Bir ara paketle ciddi ağız dalaşına girdim ama araya arkadaşlar girdiler de tatlıya bağlandı.

Baktım azaltarak olmuyor, pat diye bırakayım dedim. Dün geceden aldığım, içinden birkaç tanesi içilmiş paketi parçaladım. Naziler, II. Dünya Savaşı’nda yenildiklerinde sancaklarını toplu halde yere atıyorlar ya, sigaraların balkondan aşağı düşüşlerini de tıpkı o sancakların devrilişlerini izleyen Kızıl Ordu askeri gibi gururla seyrediyorum. Ha, bütün paket aşağıdaki bakkalın kafasına geldi ama ne yapalım. Hemen içeri kaçtım. Gururlu duruşuma odada devam ettim. Duruşum iki saat sürdü. Önce sırtımın dikliği ve suratımın neredeyse tavana bakan açısı değişti. Dizlerim büküldü, iki saatin sonunda anne karnına geri dönmüş durumdaydım. Sakız çiğnedim, leblebi yedim olmadı. Tespih çektim yine olmadı. Bu arada bizim evde tespih falan bulunmaz, o nereden çıktı hala anlayamadım. Kiminse gelsin alsın. Öyle kötü durumdayım ki, filmlerinde sık sık uyuşturucu krizine giren, uyuşturuculu film olmazsa oynamayan rahmetli Yılmaz Zafer yanımda halt etmiş. Baktım olacak gibi değil, bu metottan da vazgeçtim.

Sigarayı bırakmamak için bulduğum bahanelerin bini bir para. Duruşmalarda dikkatim dağılır, dilekçeleri iyi yazamam, müvekkile dalabilirim, karşı yanla çok sert ama seviyeli tartışmalara girebilirim gibi sözde endişelerimi kılıf yaptım, cayır cayır sigara içiyorum. Hatta bilimsel bahaneler bile üretiyorum. Şimdi efendim, sigarayı bıraktıktan 20 dakika sonra kan basıncı normale dönüyor, 8 saat sonra sigarasızlıktan, sinirden kan basıncı tekrar yükseliyor, o yükseklik neticesinde sağda solda kavga çıkartılıyor, kavgada aldığımız darbe sonucu iç kanama geçiriliyor, zamanında hastaneye yetiştirilirsek yaşama şansımız oluyor, olmazsa sigaraya bir kurban daha vermiş oluyoruz. Bakın ne kadar mantıklı değil mi?

Bizim belediyenin sigara bıraktırma şeysine gittim. Ben ÖSS’de bu kadar çok kutucuk, daire doldurmadım. Huyumu suyumu, boyumu kilomu, eşiktekini beşiktekini öğrendiler. Sonra doktor hanımla görüştüm. Dedim, “Bakın size, mesleğinize saygım büyük. Ama bana ‘İradeniz her şeyden daha güçlü, siz şöyle süpersiniz, siz böyle harikasınız’ gibi gaz verecekseniz ben gideyim. Bana gaz vermeyin, gaz tutmasını öğretin” dedim. İlk başta anlayamadı tabii. “İlacı varmış bunun hocam, onu verin ben gideyim” diye meramımı anlattım. Doldurduğum kutucukları inceledi, anladı ki bu herif böyle sigara içmeye devam ederse kanser ve devlete maliyeti daha yüksek olacak, iyisi mi şu sigara bıraktırma ilacını bedavaya verelim de fazla yük olmasın. İlacı aldım, yeni yılın ilk günüyle kullanmaya başladım.

İlacın yan etkileri arasında intihar eğiliminden kalp krizine, felçten depresyona, iştahsızlıktan kâbuslara kadar her şey var. Siyanür alsam sanki daha az acılı olacaktı. Ama başladık bir kere, bırakmak olmaz. Birçok gece, “Sen kimsin temyizden feragat ediyorsun!”, “40 yıl tutuklu kalmasına diye karar olmaz” diye çığlık atarak ve bazı geceler de “Tapuyu ver bu iş bitsin adamım. Hey dostum senin neyin var ha!” şeklinde sinsi gibi teklifler sayıklayarak uyuduğumu eşim söyledi. Bir ara o kadar çok bağırmışım ki kızcağız da tedirgin oldu. “Bu sayıklamalar ilaçtan mı yoksa Sicilya mafyasının avukatlığına falan başladın da bana mı söylemiyorsun” şeklinde sorularla bile karşılaştım.

Dediğim gibi sigarayı bırakana kadar mendeburluk, itlik, serserilik, hergelelikle dolu bir süreç yaşadım. Ama artık bitti. Sağlıktan ölebilirim. Duruşmalarda diyaframı doldurup tek nefeste ne tiratlar atıyorum, o adliyenin merdivenlerini nasıl da tırmanıveriyorum şaşarsınız. Zor oldu ama başardım sanırım.

Not 1: Sigarayı bırakın gibi bir mesajım yok. Cepte paket görünce de el koymam. Bana ne.

Not 2: Sevgili eşim, Sicilya mafyasıyla hiçbir ilgim yok.

Av. Erdem Oktar

http://haber.sol.org.tr/blog/diren-terazi/av-erdem-oktar/sigara-ve-ben-145290