Epeyce bir süredir içinde yaşadığımız ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşiyor. Ekonomik krizin olumsuzluklarını en fazla hissedenler de, yaşamlarını başkasına ait bir işyerinde çalışarak kazananlar. Memurlar da bu toplumsal sınıftan ancak onların koşulları daha iyi. İşçi statüsünde çalışanlar her an işten çıkarılma ve çeşitli biçimlerde haksızlığa uğrama gibi tehlikelerle karşı karşıya.

İşyerinde sorun yaşayan işçi, yargı yoluna gittiğinde çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Eskiden mahkeme harçları azdı. AKP’nin işçilere verdiği zararlardan biri de mahkeme harçlarının ciddi biçimde artırılması. Birçok işçi, birkaç aylık ücretini yargı yoluyla tahsil etmeye kalktığında ödemesi gereken mahkeme harçları ve avukatın vekalet ücreti nedeniyle bu girişimden vazgeçiyor.

Sendikaların avukatları var; ancak sendikalı işçilerin oranı ancak yüzde 10 civarında. 14 milyondan fazla işçi, örgütsüz durumda. İşyerinde bir sorunla karşılaştığında da güvenilir bir avukat arıyor.

Her meslekte işini iyi ve ciddi yapan da var, baştan savma yapan da. Her meslekte işini seven de var, işini yalnızca geçim kapısı olarak gören de. İşini dürüstçe yapan da var, pek dürüst olmayan da. İşinin ehli de var, acemisi ve tembeli de.

İşçi sorunları söz konusu olduğunda “iyi avukat”ın özellikleri ne olmalı?

İŞİNİN EHLİ OLMALI

Diyelim kalp hastası oldunuz. Pratisyen hekime gitmezsiniz, iyi bir kardiyolog ararsınız. İşçi konuları da böyle. İşçi sorunlarının uzmanını bulacaksınız. Ancak sürekli yeni üniversite açılıyor. Bu üniversitelerin önemli bir bölümünde hukuk fakülteleri var. Bazı üniversitelerin hukuk fakültelerindeki eğitimin düzeyi tartışmalı. Ayrıca avukatlık stajlarının niteliği, baroların bu alandaki çalışmaları da dikkate alınmalı.

Avukat sayısı hızla arttığı için, birçok avukat, önüne gelen her türlü davayı alıyor. Bir bakıyorsunuz bir gün ceza davasına girmiş, ertesi gün boşanma davasında, daha ertesi gün de arazi uyuşmazlığında avukatlık yapıyor. Yabancıların bir sözü vardır; her işten anlar ama hiçbir işin ustası değildir, derler. Birçok avukat bu durumda. İş davası geldiğinde de, bilmesem de hukuk temelimle nasıl olsa öğrenirim, diyerek, davayı kaçırmıyor. Halbuki her işin incelikleri var. Avukat seçiminde, “bizim amcaoğlunun arkadaşı bir avukat var, iyi bir insan, ona gideyim” demekle sorun çözülmüyor.

KORKMAMALI

Bazı iş davalarında talep edilen tazminatlar milyonlarca lirayı buluyor. Bu durumda işveren tarafından çeşitli tehditler gündeme gelebiliyor. Avukat, bazı durumlarda yüzlerce işçinin alacak davasını savunduğunda, karşı karşıya kalabileceği baskı ve tehditlere karşı direnebilecek cesarette olmalı.

SATIN ALINAMAMALI

Tehdidin tamamlayıcısı rüşvettir. Her meslekte olduğu gibi, avukatlıkta da, çok az sayıda olmasına karşın, vekaletini aldığı müvekkillerinin çıkarını işverene satan kişiler çıkabilir.

MÜVEKKİLİNİ SOYMAMALI

Kapitalist düzen insanı bencil, bireyci, fırsatçı yapıyor. Her meslekte olduğu gibi, avukatlıkta da müvekkilinin zayıf yanlarından yararlanan, hak ettiğinden daha fazla para alanlar çıkabilir. Özellikle iş kazası ve meslek hastalığı davalarında müvekkilinin bilgisizliğinden çıkar sağlayanlar olabilir.

İşçi konularıyla yıllardır ilgilendiğim için beni arayıp iyi bir avukat önermemi isteyenlere şunu söylüyorum: Ben bir kişi öneremem. Benim önerim şu, öyle bir avukat bulun ki, işinin ehli olsun, işverenin muhtemel baskısına direnebilsin, kendini satmasın ve sizi soymasın. Böyle bir avukatı bulmak sizin işiniz.

Yıldırım Koç