Evlilik hazırlığı haddinden fazla zor bir işmiş. Devamlı bir hareket halindesiniz. İki ayı geçkin bir süredir işten çıkınca eve gidip şöyle bir koltuğa uzanmışlığım yok. Muhakkak bir dükkândayız, ille bir eksik hususu gidermeye çalışmaktayız.

İzmir Esnaf Odası’ndan yazı geldi. Diyorlar ki; “Erdem Bey, üç aya yakındır sizi takip ediyoruz, özellikle mobilya ve beyaz eşya mağazalarını bizden iyi tanıyorsunuz, gelin Odamızın yönetim kuruluna üye olun…” Kibarca reddettim. “Bu dükkân gezme furyası elbet bir gün son bulacak, siz başka birine bakın” dedim. Biraz kırıldılar ama ne yapayım, kaç parçaya bölüneyim…

Evlenenler bilir, bu yoğun tempo aynı zamanda iş temposuyla birlikte yürüyor. Malum, bizim telefonlar pek susmaz. Ya müvekkil arar, ya büro ya da kalemden birileri. Bu sıcakta alışveriş yapmaya çalışıp aynı zamanda hiç susmayan telefonlara yanıt vermekten benim kayış üzerinize afiyet biraz koptu. Kime ne dediğimi bilmez durumdayım.

Bir mobilya mağazasında günlük ‘bakıp çıkma’ farızamı edâ eyliyorum. Ben koltuk takımı modellerini, yapıldığı ağacı, çekilen cilayı bilmem, anlamam. Ama mobilyacı sanki ben yıllardır mobilya imalatındaymışım gibi ürünün özelliklerini sayıyor. Hiçbir şey anlamıyorum, olayın tamamen yabancısıyım. Lâkin kazıklamasın diye de anlıyormuş gibi davranıyorum. O sırada çalan telefonla mağaza sahibini aynı anda idare etmeye çalışmam, zar zor yakaladığım havayı bir anda dağıtıyor:

“Alo? Efendim? Sizin dosya henüz savcılıkta. Masif kaplama evet. Cilası kazınmaz değil mi? Davası açılmadı henüz. Bekliyoruz. Yok, bekleyemeyiz, mobilyalar hemen bayramdan sonra gelsin lütfen. Davayı bekleriz. Mobilyayı bekleyemeyiz. Adli Tıp’tan rapor bir gelsin de, bakacağız. Mobilyaya bakacağız. Cinayet koltukta mı işlenmiş? Kardeşim ben cinayetli koltuk istemiyorum, düz oturmalık koltuk istiyorum. Koltuğun tutuklanması kararına itirazımızı yaptık biz. Siz acilen müvekkile cila atın. Ya, ben şu anda bir yerdeyim de, sizi bir yarım saat sonra arasam olur mu?”

Bu düğün telaşesinde çok değişik şeyler öğrendim. Mesela ben country’yi bir müzik türü bilirdim. Meğer yatak odası takımı da varmış. Country yatak odası takımı deyince, her an elbise dolabının içinden kovboy şapkalı adamlar, kabarık elbiseli bar şarkıcıları çıkıverecekmiş gibi bir hissiyat doğuyor. Ama alıştım. Şimdi country’yi bir kilometre öteden tanıyorum. İşte bu country diyorum. Hey yavrum hey. Yine bir gün dükkân geziyoruz, 97. country’ye bakıyoruz. Telefon çaldı:

“İyi günler, biz country yatak odası takımı bakacaktık. Elinizde sadece iki model mi var? Kataloğunuz yok mu? Alo? Buyrun? Evet benim? Yok yok, biz baktırdık sizin tebligatlar daha dönmemiş. Country olsa dönerdi. Ben size döneceğim. Bana arkanı dönme dükkâncı. Yok, size demedim. Country bana dönerse benimdir, dönmezse tebligat parçasına bakacağız artık. Barkoddan sorgularız merak etmeyin. Bunun yatağı yok mu? Yatağını ayrı mı alıyoruz? O ne lan, sadece çerçeve mi satıyorsunuz? Deli misiniz siz? Hocam bana bir yarım saat verin, şu country’yi bi’ halledeyim, tebligatınızı da şey etcem ben, merak etmeyin.”

Yine rutin bir alışveriş, daha doğrusu ‘bakıp, beğenmeyip, başka yerlere de bakalım deyip de almayıp eve dönüş’ gününde Aile Mahkemesi kaleminden aranmanın tadını tarifi etmek imkânsız:

“Hocam bu yemek masasının kaplaması eskitme diye tâbir edilenlerden mi? Kaça bu? Pardon. Alo? Buyrun benim? Merhaba sevgili Aile Mahkemesi. İyiyim sağolun, eskitme bakıyorum, buyurun? Ehe. Müzekkere? Yine mi para yatırıyoruz? Yav bu yatırdığım paralarla adamı yurtdışından bizzat alıp gelmiştim ben. Eskittiniz beni be. Dur hocam beni eskitmeyeceksin, masayı eskiteceksin. Size demedim kalem hanım. Diyaloglar karıştı, dükkâncı beni eskitiyor şu an. Zımparalama len! Ne azimli adammışsın arkadaş. Ben müzekkereyi eskiteceğim tamam. Siz adamı zımparalayın. Başlayacam tanımasına da tenfizine de. Tamam hocam, biz bu yemek masasının tanınmasını tenfizini istiyoruz. Parayı size mi yatıralım Mal Müdürlüğü’ne mi?”

İşler bu aralar karıştı. Tatlı telaş diyorlar ya, ben şu an yoğunluktan anlayamıyorum. Sanırım Mal Müdürlüğü’ne parası yatırılmış yemek masamızı, tebligat parçası daireye dönmüş yatak odamızı, müvekkili cilalanmış koltuk takımımızı eve yerleştirdiğimizde neyin ne olduğunu anlayabileceğim. Beyaz eşyaları da İdare Mahkemesi’nden talep ettik miydi, bitti gitti.

Av. Erdem Oktar
Sol Haber


Kaynak: http://haber.sol.org.tr/blog/diren-terazi/av-erdem-oktar/evlenen-
avukatin-uzerine-varmayin-125043