Hakim/savcılık sınavının yazılı kısmında başarılı olarak çağrıldığı mülakatta, mülakatı yapanların kayırmacı davrandığını, yürütmenin talimatlarını yerine getirdiğini ve hak yediklerini ifade ederek protesto eylemi gerçekleştiren Av. Umut Kılıç, (Kurul tarafından anlayışla dinlenilmesi ardından gerekiyorsa üslup konusunda uyarılması ve/veya ayrıca suç duyurusunda bulunulması yerine) mülakatın yapıldığı yere polis memurları çağrılarak onlara teslim edilmiş, hakkında hem Kurul üyelerine hem de Cumhurbaşkanı’na hakaretten dolayı tutanak tutulmuş ve polise verilmiş, ardından Savcılıkça tutuklanması istenmiş, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmış ve tutukluluğuna yapılan itiraz Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince reddedilmiştir.

Ülkemizde hemen hemen her gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret iddiasıyla birileri yargılanmakla kalmayıp, gözaltına alınmakta hatta tutuklanmaktadır! “Erdoğan’a hakarette bugün”, bir avukat hakaret suçundan tutuklanmıştır! Av. Umut Kılıç’ın söylediği iddia olunan “faşist Ak Parti iktidarı”, “mevcut sistemin işbirlikçileri” ifadelerinin doğruluğu, kendisinin mülakat sınav salonundan (arada “mahkeme”ye uğranılarak!) cezaevine götürülmesi ile kanıtlanmıştır.

Av. Umut Kılıç’ın, Cumhurbaşkanı’na yönelik iddia olunan ifadelerinin hakaret suçu kapsamında olup olmadığı tartışmasına, siyasilerin tahammül sınırlarının daha geniş olması gerektiği gibi konuyla ilgili uluslararası içtihatlara girmeksizin şunu söylemek istiyoruz: Kovuşturması dahi izne tabi bulunan, cezalandırma olsa dahi sonuçta hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme, paraya çevirmenin uygulanması mümkün olan Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan, suçun tek delili olan tanıklar tutanak tutmuş olmasına (yani delil karartma ihtimali olmamasına)rağmen, yeri yurdu belli olan (yani kaçma şüphesi olmayan) zira avukat olan şahsın tutuklanması ülkemizin bir demokratik hukuk devleti olmadığını, meslektaşımızın ifade ettiği gibi faşizmle yönetildiğini ispatlamaktadır. Mülakatta geçtiği iddia olunan “Alevilik” tartışmasının ise hiç geçmemiş olduğunu umut eder, geçmiş olması halinde ise şaşırmayacağımızı belirtiriz.

Öte yandan, meslektaşımızın girdiği ilk sınavda mülakatta elenmesi üzerine girdiği ikinci sınavda da mülakatta eleneceğinden emin olması ve bunun üzerinden bir protesto eylemi planlaması; hakimlik mülakatlarında hakimlik vakarı, hukuki sorulara doğru cevaplar verebilme, genel kültür sahibi olma gibi özelliklerin değil, bir yerlere yakınlık veya uzaklıkta olmak gibi özelliklerin arandığı iddialarını kuvvetlendirmektedir. Nitekim geçtiğimiz yıllarda 22 kez ve 11 kez yazılı sınavı kazanıp mülakatta elenen isimlerin yer aldığı mülakatlarda,adaylara sorulan “Elma ağaçları kaç metre arayla dikilir?”, “Osmanlı’nın ilk dış borcu ne kadardı?” “Noel Baba nerede yaşadı?” gibi pek hukuki (!) sorular, mesleğe alınmak istenmeyen adayları elemek için her yola başvurulduğunu göstermiştir. Kontenjanda yer olmasına ve hakim/savcı eksiği bulunmasına rağmen, yazılı sınavı kazanan hakim/savcı adaylarının bir kısmının mülakatta diğer bir kısmının da staj eğitimi sonunda elenmesi, tarafsız, bağımsız gerçek yargıçlık/Cumhuriyet savcılığı yapacak onurlu hakim/savcı adaylarının bu mesleğe kabulünü engelleme çabası olarak yorumlanmaya müsaittir (Burada baskılar sonucu intihar eden hakim adayı Didem Yaylalı’yı da rahmetle anarız).

Meslektaşımızı protesto eylemine iten hakim/savcılık mülakatlarındaki haksızlıklar ve hakaret suçundan tutuklama kararı veren yargımızın geldiği hal bu işin değişik tarafları olup, avukata planlı olarak yönelen saldırıların gündemde olduğu şu günlerde meslektaşımızın tutuklanması, zamanlama açısından da önemlidir. İnsan haklarını askıya almak isteyen, hukuk devletini rafa kaldıran faşist ve totaliter yönetimler, ilk ve en önemli düşman olarak, hakları kullanma/kullandırma ustası avukatları görmüşlerdir. Bu süreçte, yeterli sesi çıkarmayıp uzlaşmacı tavırlarla savunmaya geçen meslek örgütlerimize de iki çift laf etmemiz gerekmektedir: Siz dün, bir terör eyleminin ceremesini avukatlara ödetir, çeşitli kılıflarla -Yasa’ya rağmen-avukatın aranmasını kabullenirseniz; bugün bir avukatı hakaret suçundan tutuklayacak cesareti verirsiniz!

CMK Madde 100’de yer alan tutukluluk sebeplerinin kuvvetli suç şüphesi+delil karartma/kaçma şüphesi olduğu kuralı, söz konusu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan olunca kimi hakimliklerce askıya alınmaktadır. “Özel yetkili (aslında görevli) mahkemelerin kaldırıldığı” iddia olunan ülkemizde kurulan yeni “sulh ceza hakimlikleri” itinayla seçilen kimi yargıçlarla yeni özel görevli mahkemeler olarak kendilerine biçilen işlevi yerine getirmektedir.

Meslektaşımızın hakaret suçundan tutuklandığı gün, Anayasa’nın askıya alındığı Türkiye’nin bu karanlık döneminin en karanlık günlerinden biri olarak hep hatırlanacaktır. FAŞİZM ARTIK İLİKLERİMİZDEDİR; FAKAT özgürlük ve adalet mücadelemizde umut olan AV. UMUT KILIÇ YALNIZ DEĞİLDİR!...

AVUKATLAR SENDİKASI