Ülkemiz son yıllarda artan bir ivmeyle, devleti ve milleti oluşturan kurumsal ve manevi unsurların çökertilmesi, saygınlığının yitirilmesi, işlevinin kişisel ihtiraslara yönelik değiştirilmesi süreciyle karşı karşıyadır.

Şüphesiz bir devleti ayakta tutan asli unsur “adalet” mekanizmasıdır. Adaletin sağlanması, milletin devlete olan güvenini ve korunma içgüdüsünü temin ettiği gibi devletin de sürekliliğini sağlayan en önemli kurumdur. Bu kurumun Cumhuriyetin temel değerleri ile sıkıntısı olan malum çevrelerce ele geçirilmesi, üzerinde baskı kurulması süreci artarak devam etmektedir.

Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetin ve onun eşsiz timsali Atatürk’ün değerlerini ve ilkelerini tavizsiz bir şekilde benimsemiş olan Türkiye Barolar Birliği, bu çevrelerin üzerinde baskı kurup yönlendiremediği ve ele geçiremediği kurum olma özelliğini büyük bir mücadele azmiyle devam ettirmektedir. Lakin bu çevrelerin TBB’ni ele geçirme gayreti de büyük bir gizlilik ve çalışma içerisinde devam etmektedir. Bu hazırlık ve çalışmalar 2017 yılında yapılacak Olağan Kongre’de mevcut başkan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nu devirmek ve güncel deyimle profili düşük, iktidarın emrinde bir başkanla TBB’ni pasifize etmektir.

2017 yılında yapılacak bu kongrede yönetimi belirleyecek olan delegelerin 2016 Ekim-Kasım aylarında yapılacak baro seçimlerinde seçilecek olmaları nedeniyle baro seçimlerinin neticeleri 2017’ye ışık tutacaktır.

Şüphesiz bu seçimlerin en önemlilerden birisi hukukun ve mücadelenin kalelerinden olan Ankara Barosu seçimidir. Ankara Barosu’nun Başkanını belirleyen süreç ise Demokratik Sol Avukatlar Grubu Ön Seçimidir. 2016 Temmuz’unda yapılacak önseçim geçmiş yıllara nazaran çok adaylı olup kişisel düşmanlık, hesaplaşma ekseninde ilerlemekte ve büyük fotoğraftaki tuzakçıların iştahını kabartmaktadır. Cumhuriyet değerlerine bağlılığından şüphe duyulmayan tüm adayların, söz konusu seçimin yalnızca bir baro seçimi olmadığı noktasında yukarıdaki anlatılan hassasiyetleri taşıması gerektiği kanısındayız.

Bir kısım adayların kişisel ihtiraslarla, TBB Başkanı’nı açıkça hedef alan ortak delegasyon çalışmaları malum çevrelerde suhuletle karşılanmaktadır. Bu durum aynı dünya görüşüne sahip insanlar arasında tedirginlik ve üzüntüyle karşılanmaktadır. Birlik olmanın en zaruret halini aldığı bu süreçte aynı değerlere inanmış insanların kaleyi teslim etme babında ki bu davranışları kabul edilemez. Unutulmamalıdır ki son 15 yılda kaybedilen hiçbir kale tekrar ele geçirilememiştir.

TBB gibi bir kalenin kaybedildikten sonra Ankara Barosu’nun ya da diğer baroların sağlam ellerde olması hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Diğer yandan adaylardan Sayın Av. Erol Yılmaz Aras’ın ülkesel hassasiyetler ve ortak delegasyon noktasındaki görüşleri kendisini diğer adaylardan ayırmaktadır. Ülkenin kurumların ele geçirilme noktasında en önemli davalarda, savunmalarından ve duruşundan ödün vermemiş olmasının devamı niteliğindeki bu tavrının diğer adaylara da ışık olmasını umut ediyoruz.

Sayın Aras’ın bu düşünceler ışığında aynı değerleri savunduğu Sayın Feyzioğlu ile ayrı düşmesi düşünülemez. Savaşçı ve insani niteliği tartışılmaz bu iki meslek büyüğümüzün aynı yolda beraber yola devam etmesi kendilerine güvenen insanlar açısından bir zorunluluktur.

 Sayın Av. Erol Yılmaz Aras’ın diğer adaylara nazaran büyük oyunu gördüğü kanısındayız. Geçmişi, kişiliği ve savaşçı yapısıyla kaleyi teslim alma girişimlerine cevaz vermeyeceğinden eminiz. Kendisi üzerinden plan yapıp kendilerine pay çıkarmaya çalışan bir kısım adayların da bu planlarını bozacağı inancını taşıyoruz.

Bu nedenlerle “keşke” dememek için kalemizi kimseye teslim etmemek şuuruyla ve geleceğe sorumluluk noktasında Sayın Av. Erol Yılmaz Aras ile Sayın Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nu aynı yolda yürümeye davet ediyoruz.

                              

DEMOKRATİK SOL İNİSİYATİFİ