Geçtiğimiz yıl 10 Şubat günü görevini Zühtü Arslan’a teslim eden Kılıç, “Yargının bir an önce bağımsız bir yapıya kavuşması gerektiğini” söyledi. Başkanlık tartışmalarıyla ilgili de konuşan Kılıç, “Demokratik bir kültüre sahip toplumu hazırlamalısınız, ondan sonra anayasa değişmelidir. Parlamenter sistemi işleyemez hale biz getirdik. DNA’ları ile oynadık” diye konuştu.

Gülen cemaatini kast ederek “Yargıda 2010′dan önce bir vesayet vardı. Ondan sonra bir başka vesayet geldi” diyen Kılıç, Türkiye’de demokratik kültür gelişmediği sürece hangi sistem getirilirse getirilsin sorunların çözülemeyeceğini savundu.

“LAİKLİK HEP YANLIŞ ANLAŞILDI”

Laikliğin Türkiye’de yıllardır yanlış uygulandığını, devletin laik olmasıyla toplumun laik olmasının karıştırıldığını belirten Haşim Kılıç, bu durumun “içi ile dışı bir olmayan, çift kişilikli bireyler oluşmasına yol açtığına” dikkat çekti.

Yeni Yüzyıl gazetesinden Seda Şimşek’in sorularını yanıtlayan Haşim Kılıç 'kimlik siyaseti'ni ise şu sözlerle eleştirdi:

“Kimlik üzerinden siyaset yapanlar, önce kendi mahallesine baktı. Diğer mahalle ne yapıyor onu unuttu. Hangi kimlik iktidarı ele geçirdiyse kendi mahallesinin sorunlarını çözdü. Bunun üzerinden yapılan siyaset başarılı oldu. Devleti ele geçirdiğinde kendi mahallesiyle ilgilendi. ‘Hâkim devlet’ anlayışının yerine, ideolojik devlet ortaya çıktı. Ama Türkiye’nin sorunları çözülmedi.  Kin ve nefret kültürü ortaya çıktı. Kin ve nefret bu toplumun baş belası. Yol ve köprüler yaptık ancak insanın kalbine giden yolları yok ettik. Birbiriyle konuşmayan insanlar yarattık.”

“PARLAMENTER SİSTEMİN DNA’LARI İLE OYNADIK”

“Parlamenter sistemin DNA’ları ile oynadık” diyen Kılıç “Kırmızı çizgilerde oturulan masadan yeni bir anayasa çıkamaz. Temel hak ve özgürlükleri güvence altına almayan bir anayasanın, hükümet sisteminin başkanlık ya da parlamenter sistemi olmasının önemi olmaz. Demokrasi kültürü yoksa başkanlık da olsa parlamenter sistem de olsa yine yürümez. Demokratik bir kültüre sahip toplumu hazırlamalısınız, ondan sonra anayasa değişmelidir. Parlamenter sistemi işleyemez hale biz getirdik. DNA’ları ile oynadık” dedi.

'KENAN EVREN DE HALKOYUYLA SEÇİLDİ'

Son dönemde yüksek seslerle telaffuz edilen “başkanlık referandumu”na ilişkin de mesajlar veren Kılıç, “Başkanlık 12 Eylül’de Kenan Evren güçlü bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getirdi. Referandumla da cumhurbaşkanını halk oyuyla seçtik. Yetki, görev ve sorumluluk aynı ama seçimle geldi. Çifte meşruiyet sorunu ortaya çıktı. Başkanlık sistemi de olsa eğer güçlü bir temsilciler meclisi varsa başkan ne yapacak? İşte burada demokrasi kültürü gerekiyor” diye konuştu.

“AYM’NİN VERDİĞİ KARAR BİR KARA LEKE”

Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılında cumhurbaşkanı seçiminde verdiği ’367 şartı’ kararını ‘kara bir leke’ olarak tanımlayan Kılıç, “Yargı içimde kanayan bir yaradır. Türkiye’de yargı, bir an önce bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşması gerekiyor. 2010’dan önce bir vesayet vardı, ondan sonra bir başka vesayetin altına girdi. Şimdi de bir başka vesayetin. DGM’ler kalktı, özel yetkili mahkemeler geldi, onların yarattığı sorunları gördük. Şimdi de Sulh Ceza Mahkemeleri ile ilgili sorunlar yaşanıyor. Yargının sübjektif alanında sıkıntı var. Bu alanda adil ve dürüst olamıyoruz” dedi.

AYM'NİN CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL KARARI

Can Dündar ve Erdem Gül için AYM’nin verdiği kararı da değerlendiren Haşim Kılıç “Tutukluluk, eğer diğer tedbirler yeterli değilse sanığın kaçma, delileri karartma şüphesi varsa uygulanır. Tutukluluk, en son ve ağır bir tedbir kararıdır. AİHM de bir dava devam ederken, sonuçlanmadan istisnai olarak tutukluğa itirazı kabul ediyor. Dava yerel mahkemede devam ediyor. Mahkemeyi bağlayan şu anda bir karar yok. Bir tedbir kararına yapılan itiraza yönelik verilen bir karar var. Türkiye’de yargı tutukluğu ceza haline getirdi” dedi.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr