ANKARA- Anayasa Mahkemesi, 31 Aralık 2008 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince gözaltına alınan ve savcılık ifadelerinin ardından “yasa dışı silahlı örgüte üye olmak” suçundan tutuklanan Firas Aslan ile Hebat Aslan’ın uzun tutukluluğa ilişkin bireysel başvurusunu kabul ederek, hak ihlaline karar verdi.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, başvuruculardan Firas Aslan 27 Kasım 2012, Hebat Aslan ise Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduktan 19 Şubat 2013 tarihinde tahliye edildiği belirtildi.

Anayasa’nın 19. maddesi gereğince bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakkına sahip olduğuna dikkat çekilen gerekçede, bir sanığın tutuklu olarak bulunduğu sürenin makul olup olmadığının her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Tutukluluğun devamının ancak masumiyet karinesine rağmen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabileceğini ifade etti. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasına sağlamanın öncelikle derece mahkemesinin görevi olduğunun belirtildiği kararda, kamu gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda olgu ve olayların ortaya konulması gerektiği kaydedildi.

TUTUKLAMA NEDENLERİNİN DEVAM ETMESİ GEREKÇELERLE GÖSTERİLMELİ
Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla başvurulabileceğinin ifade edildiği gerekçede, şöyle denildi:
“Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hala devam ettiğini gerekçelerle gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler ‘ilgili’ ve ‘yeterli’ görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir.”

YETERLİ OLMAYAN GEREKÇELERLE TUTUKLULUĞUN DEVAMI MAKUL OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEZ
Hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri ve bir kaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belili bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerektiğinin vurgulandığı gerekçede, şu değerlendirmeye yer verildi:
“Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve konunda gösterilen diğer hallerde tutuklanabilirler. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz bir koşul olmakla bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi gerekir. Derece mahkemelerince verilen tutukluluğa itiraz ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri incelendiğinde, bu gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunun haklı gösterecek özen ve içerikte olmadığı ve aynı hususların tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucuların özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları an ile ilk derece mahkemesi kararıyla tahlile edilmelerine kadar geçen tutuklu bulundukları süre makul olarak değerlendirilemez.”

SAVCININ GÖRÜŞÜNÜN BİLDİRİLMEMESİ HAK İHLALİ
Tutukluluğun gözden geçirilmesi esnasında yapılan incelemenin “silahların eşitliği” ilkesine riayet edilmesi gerektiğinin belirtildiği gerekçede, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutukluluk halinin devamı kararına itirazda cumhuriyet savcısının yazılı görüşünün başvuruculara bildirilmesini hak ihlali sayıldı. Gerekçede, başvurucuların savcının görüşüne cevap verme imkanlarının bulunmadığı belirtildi. Başvurucuların maddi tazminat istemlerini reddeden Anayasa Mahkemesi, uzun tutukluluk nedeniyle Firas Aslan’a 4 bin TL, Hebat Aslan’a ise 4 bin 200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. (Anka)