Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlallerini kaldırmaya çalışacağını belirtti, “Hem idareyi hem yargıyı kuşatan bir AYM ile karşı karşıyasınız” dedi. Kılıç, Kürtçe savunma ve uzun tutukluluk konularının da gündeme gelebileceğini söyledi.

ANKARA - AYM (Anayasa Mahkemesi) Başkanı Haşim Kılıç, AYM’ye bireysel başvuru hakkında bilgi verirken, “Hem idareyi hem de yargıyı kuşatan bir AYM ile karşı karşıyasınız diyebilirim” dedi. Kılıç, AYM’de bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere gazetelerin Ankara temsilcileriyle kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un adı da örnek verilerek, tutukluluk konusunda bireysel başvuru yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine Kılıç, şöyle dedi:

“Mahkemelerde her duruşmada her ay tutukluluğun kalkması için talepte bulunulur ama ‘devamına’ der. Bu karar bir üst mahkemeye götürülür. İtirazen o da ‘devamına’ derse bu bir kesin karardır artık. Bu AYM’ye geldiğinde bölümlerimiz ’evet, bu bir kesin karardır, biz bunu kabul ediyoruz’ derse artık AİHM’nin aradığı kriterleri tabii ki burada herhalde gözetecektir. Ama ben şarta bağlı konuşuyorum, buradaki iki mahkeme bu işe karar verecek. Onlar ‘Evet bu kesinleşmiş bir karardır, biz buna bakabiliriz’ derse alacak, bakacak. Ama ‘Bu kesinleşmiş bir karar değildir’ derse yapacak bir şey yok. Ama uzun tutuklulukla ilgili başvuru yapılabilir ve bu da verilecek önemli kararlardan birisi. Ama AİHM’nin kararları da değişkenlik gösteriyor.”

“AYM yargının gideremediği veya sebep olduğu bir hak ihlalini ortadan kaldırmaya çalışacak. Bunu hem idareyi hem de yargıyı kuşatan bir AYM ile karşı karşıyasınız diyebilirim” diyen Kılıç, özetle şöyle konuştu:

- AİHM’YE 2 YIL BAŞVURU YOK: AİHM temmuz ayında, 23 Eylül’den itibaren başvuruları kabul etmeyeceğine karar verdi. AYM bir teste tabi tutulacak. AYM’nin etkin bir denetim yaptığı sonucuna varırsa AİHM, Türkiye’den yapılacak başvuruları kabul etmeyecek. Çok seçici davranacak, belki bizim kararlarımız sonunda bizim yapamadığımız ama onların alanına giren ve yapması gereken bir şey varsa ancak onları kabul edecek. 2 yıllık bir takip süresi öngörülüyor. Yani 2014’e kadar doğrudan başvuru mekanizması şu an kapalı gibi. AİHM bunu ‘Kabul etmiyorum’ gibi hukuksal bir metne dökmüyor ama kabul etmeyecek, bekletecek. Türkiye’de etkin bir denetim olduğu konusunda AİHM bir kanıya varırsa artık Türkiye’den yapılan başvuruları kabul etmeyecektir. Bunu Avrupa Mahkemesi’nin yetkilileri bizzat söyledi ama Türkiye’de bireysel başvuruda etkin bir denetim yolu ortaya konulamazsa aynen Azerbaycan’da olduğu gibi, hatta Türk AYM’ye başvuru yapılmadan bile AİHM doğrudan bu başvuruları kabul etme gibi bir yolu da seçebilecektir.”

- BAŞVURULAR NASIL YAPILACAK?: Ayın 23’ünden sonra herhangi bir adliyeden müracaat edilebilecek. (Mahkeme’ye bundan önce gelen 2 binin üzerindeki başvuru hükümsüz sayılacak.) Başvuru mahkeme kararının tebliğinden itibaren 30 gün içinde yapılmalı. Bu sürenin geçirilmesi durumunda hak tamamen kaybedilecek. AİHM’ye başvuru yolu da kapalı olacak.

- FİLTRE GÖREVİ: Başvurular 12 kişilik bireysel başvuru bürosunda incelenecek. Belgelerde bir eksiklik görülmezse, 2’şer kişiden oluşturulan 6 komisyona gönderilecek. Eksiklik tespit etmesi halinde 15 gün süre verecek. Belgeler tamamlandıktan sonra komisyon yapılan ihlalin kabul edilebilir ya da kabul edilemez olduğuna karar verecek. Yani filtre görevi yapacak.

- 100 BAŞVURUNUN 98’İ REDDEDİLECEK: Yılda 500 bin dava sonuçlanıyor. Bunların ne kadarı bireysel başvuruya gelecek, bilinmiyor. Almanya ve İspanya’da yapılan başvuruların yüzde 98’i kabul edilemez bulunuyor. Bizim de başvuruların yüzde 1 veya yüzde 2’sini kabul edilebilir bularak bakma hedefimiz var. AYM, temyiz veya istinaf mahkemesi değil. Bilinçli, özenli hareket edilirse AYM davalarla boğulmayacaktır.

- CEZA YOK, TAZMİNAT VAR: Hak ihlaline neden olana ceza verilmeyecek. Ancak yeniden yargılamayla telafisi mümkün olmayan durumlarda tazminata hükmedebilecek. Adalet Bakanlığı, AYM’de kamu adına savunma yapabilecek. Mahkemenin verdiği kararların bir örneği de Adalet Bakanlığı’na gönderilecek.

- KÜRTÇE SAVUNMA: Bölümlerde duruşma yapılabilecek. (Kılıç, ‘burada Kürtçe savunma yapma söz konusu olabilir mi?’ sorusuna ‘Şüphesiz, tabii ki böyle talepler gelebilir’ yanıtını verdi.)

- BU İŞLEMLERE KARŞI BİREYSEL BAŞVURU YOK: Anayasa’da yargı yolunun kapalı olduğu işlemlere karşı bireysel başvuruda bulunulamayacak. Örneğin Cumhurbaşkanı’nın bireysel tasarrufuna karşı veya HSYK’nın ihraç dışındaki kararlarına karşı bireysel başvuru yapılamayacak.

- YARGI REFORMU ŞART: Yargı reformuyla birikmiş davaları, AİHM’ye giden davaları, uzun tutukluluk, uzun yargılama sürelerini yasal düzenlemelerle çözmediğimiz sürece, şunu büyük bir samimiyetle söylüyorum ki, bireysel başvurunun başarı şansı çok düşüktür. Yasama ve yürütme organına çok görev düşüyor.

- ANAYASA UYGULANSAYDI: Anayasa’nın 90. maddesine göre, uluslararası anlaşma hükümleriyle iç hukuktaki düzenlemelerin çatışması halinde uluslararası anlaşma hükümleri üstün tutulacaktır. 2004’de yapılan bu düzenleme devrim niteliğindedir. Fakat bu konuda Türkiye’nin başarılı olduğu söylenemez. Kürsü hakimlerinin, gerek idari gerek adli gerek askeri yargıda bu konuda bir isteksizliğin hatta bir direnmenin olduğunu söyleyebiliriz. 90. madde hayata geçirilmiş olsaydı bence bugün bireysel başvurunun açılmasına gerek kalmayacaktı. Denetimi yaparken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hükümleri de gözeteceğiz. Bireysel başvurunun amacı evrensel değerlerle bütünleşmeyi sağlamak.

- BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ: (“Başörtüsü meselesi de AYM kararı üzerinden tartışılıyor. Bir değerlendirme yaptınız mı?” sorusu üzerine) ”Böyle bir şeyi şu anda bilemem ama bu konuda bir hak ihlali olan insan varsa buraya başvuracaktır, gelecektir.

Seçmeli derse iki üye karşı çıkmış

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 4+4+4 eğitim sistemini düzenleyen kanunun iptali istemiyle açılan davada yaş konusunun oybirliğiyle, seçmeli din derslerinin ise 2’ye karşı 15 oyla vize verildiğini anlattı. Kılıç şunları söyledi: “Kanunda çok tartışılan yaşla ilgili, ilköğretim dönemiyle ilgili olan 6 yaş konusunda ’Çok küçüktü, çok büyüktü, sonu 14 müydü, 13 müydü’ gibi tartışmalarla ilgili bölüm de reddedildi. Orada herhangi bir sorun gözükmedi. Bizim için anayasal bir sorun yok. Ama bazı uygulamayla ilgili eleştiriler var ki kamuoyunda yapılan eleştirilerin çok büyük bir bölümü anayasal sorundan, anayasal adaletten ziyade biraz daha uygulamaya dönük eleştirilerdi. Onlar bizi çok fazla ilgilendirmedi. Biz işin anayasal boyutuyla ilgilendik. Anayasal sorun ya da anayasal adalet açısından herhangi bir sorun gözükmediğine, oybirliğiyle reddine karar verdik. Seçmeli derslerle ilgili olan bölüm de oy çokluğuyla, yani iki arkadaşımızın muhalefeti, 15 arkadaşımızın onayıyla anayasa’ya aykırı görülmedi. Laiklik ilkesine aykırı olmadığı konusunda 15 arkadaşımın görüşü yoğunlaştı. Sadece seçmeli Kuranı Kerim ve Hz. Peygamber’in hayatı bölümüyle ilgili.”