Kamyonun ait olduğu şirket avukatının müracaatını değerlendiren yüksek mahkeme, 'suç ve cezada kanunilik' ilkesinin ihlal edildiğine karar vererek, yargılamanın yeniden görülmesine hükmetti.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü görevlileri, 12 Temmuz 2012'de takograf bulunmadığı gerekçesiyle bir şirkete ait otobüse 319 lira para cezası kesti. Şirket, temsilcisi avukatı aracılığıyla 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliği'ne göre; şehir içi ve belediye mücavir alanı içerisinde yolcu ve yük nakliyatı yapanlarda takograf bulundurma ve kullanma zorunluluğu aranmayacağından bahisle, verilen idari para cezasının iptali istemiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi'ne müracaat etti.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, delil olarak mahkemeye Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Uygulama ve Denetleme Daire Başkanlığı'nın birleştirilmiş genelgesini sundu. Şehir içi ve belediye mücavir alanı içerisinde yolcu ve yük nakliyatı yapanlarda takograf bulundurma ve kullanma zorunluluğunun aranmayacağı, ancak bunun için tescil işlemleri sırasında araç sahibinin şehir içi ve belediye mücavir alanı içerisinde yolcu ve yük nakliyatı yapacağını beyan ederek noterden taahhütname alması gerektiği, taahhütname düzenlemeyenlere de takograf bulundurmama cezası verileceğini belirten bir genelge kapsamında, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi 11 Aralık 2012'de şirket avukatının cezaya yaptığı itirazı reddetti.

Bunun üzerine şirket temsilcisi A.K.'in avukatı Devrim Biçen, 13 Ocak 2013'te Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunarak, yönetmeliğe aykırı olarak çıkarılmış takograf uygulamasına ilişkin genelgeye dayanılarak uygulanan idari para cezasına karşı başvurusunun reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü. Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 99. maddesindeki düzenlemenin araç sahiplerine hiçbir yükümlülük veya kısıtlama getirmemesine rağmen, genelgeye dayanılarak hakkında idari para cezası uygulandığını, Anayasa'nın 124. maddesi ve normlar hiyerarşisi çerçevesinde yönetmelikte olmayan kısıtlamaların genelge ile yapılarak yükümlülükler yüklenmesi sonucunda verilen idari para cezasına karşı başvurusunun mahkeme tarafından reddedildiğini, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek yeniden yargılama yapılmasını talep etti. Başvuruyu esastan görüşen yüksek mahkeme, tarihi bir karara imza attı.

"KANUNDA SUÇ SAYILMAYAN FİİLDEN KİMSE CEZALANDIRILAMAZ"

Anayasa'daki "Kimse, işlendiği zaman, yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye, suçu işlediği zaman, kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" hükmüne dikkat çeken AYM kararında şu ifadeler yer aldı:

"Hiç kimse, işlendiği zaman, ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada, uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Ceza yaptırımına bağlanan fiilin, kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi şartı, suç ve cezalara dair düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde çıkarılmasının yeterli olmadığı, bunların içerik bakımından da belli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerektiğini ifade etmektedir. Bu açıdan kanun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkan verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır. Bununla birlikte, kanun metninin tüm sonuç ve etkileri göstermesi her zaman beklenemeyeceğinden, aranan açıklığın ölçüsü, söz konusu metnin içeriği, düzenlemeyi hedeflediği alan ile hitap ettiği kitlenin statü ve büyüklüğü gibi faktörler dikkate alınarak belirlenebilir. Bu özelliklere sahip kanunun, aynı zamanda kolaylıkla erişilebilir nitelikte olması gerekir."

Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan "suç ve cezada kanunilik" ilkesinin ihlal edildiği yönündeki başvurunun kabul edilebilir olduğuna dikkat çeken yüksek mahkeme, "suç ve cezada kanunilik" ilkesinin ihlal edildiğine, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verdi.

Kararı yorumlayan şirket temsilcisinin avukatı Devrim Biçen, şunları kaydetti: "Yüksek mahkeme, 'ceza verme yetkisinin keyfi ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenmesi gerektiğini, kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması gerektiğini dile getirdi. Yasama, yürütme ve yargı organlarının bu ilkeye saygılı hareket etmeleri gerektiğini, suç ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin sınırlarının yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi gerektiğine dikkat çeken AYM, yürütme organlarının kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın, düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi gerektiğini, ceza hukukunu uygulamakla görevli yargı organında, kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi gerektiğini' belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Uygulama ve Denetleme Daire Başkanlığı'nın Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliği'nde suç sayılmayan bir durumu genelge ile suç haline getiremeyeceğini, itirazı inceleyen mahkemenin de genelgeyi esas alarak itirazı reddedemeyeceğini kabul etmiştir. AYM, ihlal karar üzerine, yargılamanın yeniden yapılmasına karar verilmiş, başvurucuya da tarifeye göre vekalet ücreti hükmetmiştir. Mahkeme kararı doğrultusunda; kesinleşmiş olmasına rağmen Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi itirazı yeniden ele alıp, Anayasa Mahkemesi kararında adı geçen suç ve cezada kanunilik ilkesi ihlal edilmeyecek şekilde bir yargılama yapması ve karar vermesi gerekmektedir. Bu karar, Anayasa Mahkemesi'nin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini kabul ettiği ilk karar olması açısından önemlidir. Emsal teşkil edecek bir karardır."

KAYNAK:CİHAN