Türkiye, sanayi ve ekonomide Batı'dan en az 50 yıl geri. Nihayet bu yıl  % 100 yerli uçak koltuğu üretimini başardık! Bu gerilik belki daha da kötü bir ölçüde hukukta var.

Hukukun işleyişi en yukarıdan en aşağıya kadar böyle. En üstte Anayasa Mahkemesi var. Bizim bağımsız hareket etmelerini beklediğimiz ve toplumun vicdanı olacaklarını düşündüğümüz AYM üyeleri, maalesef koltuklarının değer ve itibarını siyasete rehin vermiş durumda.

Dünyadaki mevkidaşları, anayasalarını savunmak için hükümetlere direnebiliyor. Başkanlara ‘anayasayı çiğneyemezsin' diyerek ‘hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı'nı hatırlatabiliyor. Peki bizimkiler niçin gücün karşısında böyle hazırolda? Geçim sıkıntısı mı yaşıyorlar? Hayır. En üst düzey maaş. Kırmızı plakalı son model Mercedes'ler. Lüks lojmanlar… Halk kendilerine bu ülkenin en önemli koltuklarını sunmuşken vicdanlarıyla değil de siyasi talimatlarla hareket etmeyi içlerine nasıl sindirebiliyorlar anlamak mümkün değil!

AYM'NİN SUSARAK SEYRETTİĞİ 5 HUKUK CİNAYETİ

DERSHENELERİN KAPATILMASI

1- AYM, anayasaya aykırılığını hukuk 1. sınıf öğrencilerinin bile anlayacağı dershane kapatma yasasını sümenaltında bekletiyor. Bu yolla yüz binlerce öğretmen ve 4 bin özel teşebbüse ait dershane mağdur edildi. AİHM'nin emsal kararlarıyla hukuk dışılığı ayan beyan ortada olan bir faşist dayatmaya payanda olmak hür bir yargıç iradesiyle telif edilebilir mi?

Raportöre eğitim kurumu kapatmayı ‘kumarhane kapatma benzetmesi' yaparak onaylatmanın izahı var mı? (Kaldı ki Bakan Nabi Avcı, önceki gün ağzındaki baklayı çıkarıp kapatmanın eğitimle ilgili olmadığını itiraf etti.)

Bu zulmü maalesef AYM'nin yeni Başkanı Zühtü Arslan ve üyeler seyrediyor.

"PROJE MAHKEME" SULH CEZA HAKİMLİĞİ

2- Erdoğan'ın ‘dünya dönmüyor' dese inanacak bir kısım seçmeni dışında herkesin gördüğü yolsuzluk ve rüşvet skandalları bir bir kapatıldı. İranlı Reza Zarrab ve bakan çocukları, rüşvete ‘hediye' kılıfı uydurularak teker teker salıverildi. Ve ardından Ana­ya­sa'ya, Av­ru­pa İn­san Hak­la­rı Sözleşmesi'ne ve do­ğal ha­kim il­ke­si­ne ay­kı­rı olan sulh ceza hakimlikleri kuruldu. Erdoğan'ın bu projesiyle yüzlerce suçsuz insan hapishanelerde rehin alındı. Bu insanların masumiyetlerinin ispatı, 11 aydır hiçbir tutuklu hakkında tek satır iddianame yazılmamış olması. Çünkü hırsızların peşinde koşmak dışında hiçbir suçları yok. Suç olmayınca neyi yazacaklar? Ayrıca bu hakimlikler arama, mülkiyete el koyma gibi akla ziyan yetkileri kullanma bahanesiyle özel mülkiyete, özel şirketlere azgınca saldırdıklarında bunları kim tutacak?

Bu hukuk cinayetlerini Başkan Arslan ve üyeler seyrediyor.

HAKİM VE SAVCILAR HUKUKSUZCA TUTUKLANDI

3- Birinci sınıf hakimleri yargılama yetkisi Yargıtay'da olmasına rağmen hukuk aleni olarak çiğnendi ve kendi ayaklarıyla gelip teslim olan hakimler, hiçbir somut delil olmaksızın ‘kaçma' şüphesiyle tutuklandı. Saçma sapan gerekçelerle hakim tutuklatmayı başarınca savcıları gözlerine kestirdiler. IŞİD'e silah taşıyan TIR'ları durdurmak suç oldu. Böylece hakimlerden sonra yurtdışına silah taşıyan ve uluslararası mahkemelerde Türkiye'yi sıkıntıya sokacak faaliyetleri ortaya çıkaran savcılar tutuklandı. Kendi ayaklarıyla mahkemeye gelen savcılara bir kısım işgüzar müdürler kelepçe takmaya kalktı. Anayasayı çiğneyerek hakim ve savcı tutuklayan bir irade neler yapmaz? Hakim ve savcıların bile tutuklandığı bir ülkede normal vatandaşın yasal bir güvencesinin olduğunu kim iddia edebilir?

Bu akıl almaz skandalları Başkan Arslan ve üyeler seyrediyor.

MİT YASASI

4- Türkiye, fiili olarak muhaberat devletine dönüştü. MİT'e keyfilik sağlayan yeni yasayla koca bir teşkilat şu an bir hanedanın özel güvenlik şirketine dönüştürüldü. Sultanahmet'te polise bombalı saldırı… Çağlayan'da savcı şehit edilmesi…Fenerbahçe otobüsünün kurşunlanması… Soru işaretleriyle dolu Ağrı olayları… Hiçbiri MİT'in ilgi sahasına girmiyor. MİT'in 2937/4 sayılı yasayla belirlenmiş sınırları yerle bir. Vatandaşın özel bilgileri MİT aracılığıyla havuz medyasına bağlanmış durumda. Hem Anayasa'ya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı olan ve basın hürriyetini tamamen bitiren bu yasa, görüşülmeden bekliyor.

Bu insan hakları ihlallerini Başkan Arslan ve üyeler seyrediyor.

"TARAFSIZ" CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN PARTİLİ GİBİ DAVRINIYOR

5- Şu an bu ülkede cumhurbaşkanı yok. ‘Türk tipi başkanlık' peşinde mitingden mitinge koşan bir ‘başkan adayı' var. Her gün en az 3 defa toplu açılış kisvesi altında seçim mitingi yapıyor, Anayasa'daki 'tarafsızlık' ilkesini paspas gibi çiğniyor.

Her şey gibi bu komediyi de Başkan Arslan ve üyeler seyrediyor. AYM’nin yukarıdaki vahim cinayetleri detaya ait tali, makyaj nevinden göz boyayıcı düzeltmelerle gizlemesi zor.

CİNAYETLERİ FARK ETMELERİ İÇİN NE LAZIM?

Önceki gün terör, istihbarat, yolsuzluk ve kaçakçılık alanında uzmanlaşmış polisler Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü'ne atandı. Yaklaşık 1 yıldır AKP teşkilatı gibi çalışan AYM üyeleri, olur da bir gün Erdoğan'ı üzen bir karar alıp da balet ve balerin olarak atanınca mı bu hukuk cinayetlerini fark edecek?

Erdoğan üslubuyla bitireyim:

EY AYM ÜYELERİ, Türkiye'nin sivil faşizme ve diktatörlüğe kayışını 3-5 kararla önleyebilirsiniz. Suskunluğunuz dikta inşasına hız ve cesaret veriyor. Unutmayın, ödünüzün koptuğu, bağımlı olduğunuz hükümetler ve insanlar fani. Bugün var, yarın yok. Keşke insanlara değil de hiç olmazsa 1 hafta hukuk ve anayasaya bağımlı çalışmayı deneseniz! Türk yargısının onurunu kurtarır, tarihe geçerdiniz.


Zaman