TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başvuru Numarası: 2013/2420

 

Karar Tarihi: 14/1/2014


BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

 

Başkan : Serruh KALELİ
Üyeler : Mehmet ERTEN
    Zehra Ayla PERKTAŞ
    Burhan ÜSTÜN
    Erdal TERCAN
Raportör : Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu : Hilal ÖZKÖK
Vekili : Av. Gökçe GARİPCAN OCAK

 

I.          BAŞVURUNUN KONUSU

1.         Başvurucu, adına vergi ve vergi cezası salınması nedeniyle kanun önünde eşitlik ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

II.       BAŞVURU SÜRECİ

2.         Başvuru, 4/4/2013 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3.         Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 11/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir. 

III.    OLAY VE OLGULAR

A.       Olaylar

4.  Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5.  Başvurucu, okul kantini işletmektedir.

6.  Başvurucu hakkında, 2009 yılına ait vergi borcu bulunduğundan bahisle Edremit Vergi Dairesi Müdürlüğünce (Müdürlük) vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmıştır.

7.  Başvurucuya anılan vergi ve cezaya ilişkin ihbarnameler 20/9/2010 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 22/9/2010 tarihinde uzlaşma talebinde bulunmuş, 29/9/2010 tarihinde yapılan görüşmede uzlaşma sağlanamamış ve uzlaşma sağlanamadığına ilişkin tutanak düzenlenmiştir.

8.  Başvurucu tarafından vergi ve cezaya ilişkin ihbarnamelere karşı dava açılmamış ve belirlenen borç tutarının ödemesi yapılmamıştır.

9.  Borcun tahsili amacıyla Müdürlük tarafından 26/9/2011 tarihli 1.362,80 TL tutarında ödeme emri düzenlenmiştir.

10.    Başvurucu tarafından anılan ödeme emrinin iptali istemiyle Balıkesir Vergi Mahkemesinde dava açılmıştır.

11.    Mahkeme, 10/4/2012 tarih ve E.2011/1099, K.2012/344 sayılı kararıyla davayı ret etmiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:

                   "...

       Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu ödeme emrinin dayanağını teşkil eden ihbarnamelerin davacıya usulüne uygun tebliğ edilmesi sonrasında 29.09.2010 tarihinde yapılan uzlaşma görüşmelerinde uzlaşmaya varılamaması ve uzlaşma temin edilemedi tutanağının aynı gün davacıya tebliğ edilmesine rağmen süresinde dava açılmamak suretiyle, ihbarnamelerin usulüne uygun olarak kesinleştiği görüldüğünden, usulüne uygun olarak kesinleştiği anlaşılan vergi ve cezaların tahsili için düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık görülmemiştir.

                   …"

12.     Başvurucu tarafından anılan karara yapılan itiraz Bursa Bölge İdare Mahkemesinin 24/9/2012 tarih ve E.2012/2322, K.2012/2031 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

13.     Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin 24/1/2013 tarih ve E.2012/3700, K.2013/283 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

14.     Karar başvurucu vekiline 8/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B.       İlgili Hukuk

15.     6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesi şöyledir:

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;

Tarihi izleyen günden başlar.”

16.     4/1/1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun ek 7. maddesi şöyledir:

“Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir.

 Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.

 Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz.

 Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar.

 Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, yukarıdaki ikinci fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur.”

17.     21/7/1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

“Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.

Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekli ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur.”

18.     Aynı Kanun’un 58. maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir:

“Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.”

IV.    İNCELEME VE GEREKÇE

19.     Mahkemenin 14/1/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/4/2013 tarih ve 2013/2420 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A.       Başvurucunun İddiaları

20.     Başvurucu, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 8/10/2008 tarihli yazısında kantin kiralama işlemlerinin katma değer vergisinden istisna edildiğinin valiliklere bildirildiğini, emsal mahkeme kararlarında katma değer vergisi tarhiyatı işlemlerinin iptal edildiğini, vergi ve vergi cezası borcu nedeniyle aracının ve gayrimenkulünün haczedildiğini belirterek Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesinin ve 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

B.       Değerlendirme

21.     Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Başvurucunun, açtığı davada verilen kararın sonucundan şikâyetçi olduğu görülmektedir. Bu nedenle, başvurucunun eşitlik ilkesi ve mülkiyet hakkı ile bağlantı kurarak ileri sürdüğü iddialar adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.

22.     Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

23.     30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

24.     6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

25.     6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

26.     Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

27.     6183 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre kamu alacakları, Devlete ve diğer kamu tüzel kişilerine ait vergi, resim, harç, mahkeme masrafı, vergi cezası, para cezası, gecikme zammı ve gecikme faizi gibi alacaklardır.  6183 sayılı Kanun’un esası, vergiler başta olmak üzere kamu alacağını güvence altına almak ve ödenmediği takdirde kamu alacağını zora dayanarak, Devlet gücü ve memurları eliyle tahsil etmektir.

28.     Kamu alacağını ödemekle yükümlü olan borçlunun, bu alacak ile ilgili ödeme emri çıkartılması aşamasına gelmeden alacağın esasına ilişkin yargı mercilerine başvurma hakkı bulunmaktadır. Özel kanununda hüküm bulunan hâllerde ödeme vadesinde, yoksa 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre tebliğden itibaren bir aylık süre içinde yargı yerlerine başvurarak kamu alacağının esası dava konusu edilebilecektir. Kamu alacağı esasının dava konusu edilmemesi veya dava konusu edilmesine rağmen alacakta hukuki sakatlık bulunmadığına karar verilmesi durumunda alacak kesinleşmiş olacak ve tahsili için ödeme emri düzenlenecektir. 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinin birinci fıkrasına göre bu aşamada ödeme emrine itiraz hâlinde mahkeme davayı sırf tahsile ilişkin olarak, böyle bir borcun olmadığı, borcun kısmen ödendiği ve borcun zamanaşımına uğradığı nedenleriyle sınırlı olarak inceleyebilecektir (AYM, E.2009/83, K.2011/29, K.T. 3/2/2011).

29.     Başvuru konusu olayda, başvurucu, ödeme emrine karşı açtığı davada ve dava hakkında verilen karar üzerine yaptığı itiraz ve karar düzeltme taleplerinde, ihbarnamelerin tebliğ edilmediği, kamu alacağının usulüne uygun kesinleşmediği, kantin kiralama işlemlerinin katma değer vergisinden istisna edildiğinin valiliklere bildirildiği halde kendisi hakkında işlem tesis edildiği, emsal mahkeme kararlarında katma değer vergisi tarhiyatı işlemlerinin iptal edildiği hususlarını ileri sürmüştür. Balıkesir Vergi Mahkemesi ise ödeme emrinin dayanağını teşkil eden ihbarnamelerin başvurucuya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği, uzlaşma görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine düzenlenen tutanağın başvurucuya tebliğ edilmesine rağmen dava açılmadığı ve sonuç olarak kamu alacağının usulüne uygun kesinleştiği gerekçesiyle ödeme emrine karşı açılan davayı reddetmiş, karara karşı yapılan itiraz ve karar düzeltme talepleri de Bursa Bölge İdare Mahkemesince reddedilerek, karar kesinleşmiştir.

30.     Balıkesir Vergi Mahkemesi, uyuşmazlıkta, ihbarnamelerinin usulüne uygun tebliğ edildiği tespitini yapmış ve ihbarnamelere karşı süresi içinde dava açılmayarak kamu alacağının kesinleştiği sonucuna ulaştıktan sonra davayı reddetmiştir. Mahkemenin, davanın esasına yönelik başvurucunun ileri sürdüğü iddiaları, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen “böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı” kapsamında değerlendirmeyerek uyuşmazlığı çözüme kavuşturduğu anlaşılmaktadır.

31.     Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış olup, mahkemece verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

32.     Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V.       HÜKÜM

Açıklanan nedenlerle;

1. Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Mehmet ERTEN ve Burhan ÜSTÜN’ün karşı oyları ve  OY ÇOKLUĞUYLA,

2. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına OY BİRLİĞİYLE,

14/1/2014 tarihinde karar verildi.

           

 

Başkan

Serruh KALELİ

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

 

 

 

 

Üye

Burhan ÜSTÜN

Üye

Erdal TERCAN

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

            Okul kantini işleten başvurucu hakkında, 2009 yılına ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmış, tebliğ üzerine uzlaşma talebinde bulunmuş, uzlaşmanın sağlanamaması üzerine tutanak tanzim edilmiştir.

            Başvurucu, vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı dava açmamış ve belirlenen borç tutarını ödememiş, sadece, borcun tahsili için 6183 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak gönderilen ödeme emrinin iptal edilmesi için mahkemeye başvurmuştur.

            Başvurucu, başvuru belgelerinde, kantin kiralama işlemlerinin katma değer vergisinden istisna edildiğinin valiliklere bildirildiğini, benzer nitelikteki katma değer vergisi tarhiyat işlemlerinin mahkemelerce iptal edildiğini, buna rağmen vergi ve vergi cezası borcu nedeniyle malları üzerinde haciz işlemi yapıldığını, böylece Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ödeme emrine yönelik olarak açtığı dava ile ilgili her hangi bir hak ihlalinden söz etmemiştir.

İleri sürülen bu iddianın, ödeme emrine karşı açılan dava bakımından değil, kamu alacağının esası ile ilgili karar vermeye yetkili mahkemede açılacak olan dava bakımından dile getirilmesi gerekir. Oysa, uzlaşmanın sağlanamaması üzerine başvurucu tarafından kamu alacağının esasıyla ilgili açılması gereken dava zamanında açılmamış ve söz konusu kamu alacağı kesinleşmiştir. Kesinleşme ise, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23.9.2012 tarihinden önce gerçekleşmiştir.

            23.9.2012 tarihinden önce kesinleşen kamu alacağı ile ilgili başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

            Açıklanan nedenle ödeme emrinin iptali için açılan davaya yönelik her hangi bir hak ihlali yapıldığını ileri sürmeyen başvurucunun, başvuru talebinin açıkça dayanaktan yoksun bulunarak kabul edilemez olduğuna ilişkin çoğunluk görüşüne katılmadık.

 

 

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Burhan ÜSTÜN