AİHM’in Türkiye kararının sadece gazeteciler için değil bütün siyasi tutuklular için etkili olacağı değerlendirilmektedir.
Türkiye AB ve ABD ilişkilerindeki tıkanma AİHM sürecini olumsuz etkilediği açıktır. Türkiye’ni batı ile ilişkilerinin geldiği noktayı birkaç cümle ile özetlemeye çalışalım:
Türkiye batı için önemli bir ülkedir. Batı Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. Bu nedenle de batı Türkiye ile ilgili sorunların çözümünü zamana bırakmaktadır. Siyasette zamanlama son derece önemlidir.
Türkiye bir şekilde küresel düzende yerini belirlemek durumundadır. Günümüz dünyasında hiçbir ülke dediğim dedik dayatmasını sonuna kadar sürdüremez. Hiç şüphesiz Türkiye batı ilişkilerinde her şey eskisi gibi olamayacaktır. Ancak Türkiye’de hukukun üstün olması batı ile ilişkilerde gerekli olduğu kadar olmasa da doğu için de gereklidir.
OHAL ilanından sonra AİHM Türkiye’den gelen dava tufanı ile karşı karşıya kaldı. Türkiye’den gelen ve gelmekte olan davalar için AİHM gereğini yapmaya başladığında Türkiye köşeye sıkışacak ve AİHM de kalıp kalmama arasında seçim yapmaya zorlanacaktı. Batı Türkiye’nin böylesine bir kıskaca girmesini göze almak istemedi, sorunların çözümünü zamana yaymayı tercih etti. Ancak bu zaman da sınırsız değildir, bir sınırı olacaktır.
Avrupa Konseyi ve konseyin bir organı olan AİHM batının en etkili kurumlarıdır. Avrupa Konseyi’nin Rusya dahil 47 üyesi bulunmaktadır. Konseyi bütün üyeleri AİHM’in yargı yetkisini tanımaktadır. Türkiye’ni Avrupa Konseyine sırtını dönmesi kolay olmaz.
İşte bu nedenlerle Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks’in talebini AİHM’in kabul etmesini Türkiye’deki siyasi tutuklular için olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, 29 Ağustos’ta İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 36/3 maddesine dayanarak AİHM’den Türkiye’de tutuklu gazeteciler için görüşlerini yazılı olarak bildirme talebinde bulunmuş, AİHM bu talebi kabul etmiştir.
Bundan sonra Türkiye’nin atacağı adımlar önemlidir.
