Olaylar

Afganistan İslam Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucular Mohamma Salem Pashto ve Nazı Salem Türkiye'ye kaçak yollardan giriş yapmış, uluslararası koruma talebinde bulunarak Türkiye’de yaşamaya başlamıştır. Başvurucular oğullarının bıçaklı saldırı sonucu vefat etmesi üzerine başlattıkları hukuki süreçte adli yardım talebinde bulunmuş, başvurucuların bu talebi Afganistan ile Türkiye arasında imzalanan bir adli yardım anlaşması bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

İnşaat işi ile uğraşan başvurucu Kemtaş Tekstil İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin inşa ettiği site, idare mahkemesinin revizyon nâzım imar planını iptal etmesine istinaden ilgili belediyelerce alınan kararlar üzerine yıkılmıştır. Yıkım işlemi sonrasında başvurucu; fazlaya ilişkin talebi ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla maddi tazminat davası açmış, ardından bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat miktarını ıslah etmiş ve ıslah harcını ödeme gücü olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Mahkeme, bu talebi reddetmiş; bu karara yönelik itirazın incelemekle görevli mahkeme de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334. maddesine göre özel hukuk tüzel kişilerinin adli yardımdan yararlanabileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığını belirterek başvurucunun adli yardım talebinin kesin olarak reddine karar vermiştir.

İddialar

Başvurucular adli yardım taleplerinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucular Mohamma Salem Pashto ve Nazı Salem Yönünden

6100 sayılı Kanun'un 334. maddesindeki mütekabiliyet şartı kişilerin özel durumlarını (statü, ödeme gücü vs.) dikkate almadan kategorik bir yaklaşımla yabancıların adli yardımdan yararlanmalarına sınırlama getirmekte ve dava açmak isteyen yabancıların gerçekten ödeme gücünden yoksun olup olmadığını değerlendirme konusunda hâkime herhangi bir takdir yetkisi tanımamaktadır. Söz konusu yaklaşım, ödeme gücü bulunmadığı açıkça anlaşılan yabancı kişilerin sırf mütekabiliyet şartı yerine getirilmediği gerekçesiyle dava açma hakkından yoksun bırakılmaları sonucunu doğurabilmekte, bu durum da mahkemeye erişim hakkı bağlamında ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu itibarla kanunun lafzında geçen mütekabiliyet şartının kural olarak uygulanması, kanunun bizatihi kendisinden kaynaklanan ve anayasal güvencelerle çatışan bir uygulamaya neden olmaktadır.

Öte yandan milletlerarası hukuka uygunluk denetimi kapsamında ilk olarak yabancıların adli yardımdan faydalanması konusunda yükümlülük getiren herhangi bir antlaşmaya taraf olunup olunmadığının tespit edilmesi gerekir. Ancak somut olayda mahkemece bu yönüyle herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bunun yanında ilgili mevzuatta uluslararası statü kapsamında olanların açtığı davalarda karşılıklılık şartının aranmayacağına yönelik düzenleme yer almasına ve İl Göç İdaresinin başvurucuların uluslararası koruma statüsünde olduğunu belirtmesine rağmen ilk derece mahkemesi bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bu itibarla milletlerarası hukuka uygunluk ve kanunilik ölçütleri yönünden yapılan değerlendirme sonucunda, başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ihlale yol açtığı kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Başvurucu Kemtaş Tekstil İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Yönünden

Gerçek kişiler gibi hak ve borç sahibi olabilen ticaret şirketleri, adli yardım kurumundan yararlanma hususunda kanundan kaynaklanan uygulamalar nedeniyle gerçek kişilere tanınan haklardan yararlanamamaktadır. Anayasa Mahkemesi, kanundan kaynaklanan bu durumu anayasal özerk bir yorumla değerlendirmiştir. Hak ve fiil ehliyetine sahip olan tüzel kişilere hukuk düzeni tarafından borç ve yükümlülük öngörülmüş, aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olarak iddialarını yargısal merciler önünde dile getirme imkânı tanınmıştır. Fakat yüksek miktardaki yargılama giderlerini ödemekten aciz olan ticaret şirketlerinin bu imkândan yararlanması çok zorlaşacak hatta mümkün olmayacaktır. Ödeme gücünden yoksun ticaret şirketleri açısından adli yardım kurumu dışında dava açmalarını kolaylaştırabilecek herhangi bir düzenleme ya da yargısal uygulama da bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava ehliyetine sahip olduğu hâlde yargılama masraflarını ödeme gücü olmadığını iddia eden ticaret şirketleri açısından, bireysel bir değerlendirme yapılması hukuk düzeninin herkes için öngördüğü nimet- külfet dengesinin sağlanması açısından zorunludur.

Bu itibarla başvuru konusu davada başvurucunun bireysel durumu değerlendirilmeden sırf tüzel kişi olması nedeniyle adli yardım müessesesinden yararlanamayacağına ilişkin kanundan kaynaklanan yaklaşımın meşru bir amacı bulunmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca yapılan müdahalenin başvurucunun mahkemeye erişimini aşırı derecede zorlaştırdığı hatta imkânsız hâle getirdiği anlaşılmış ve başvurucu üzerinde ağır bir külfet oluşturan söz konusu müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Her iki başvuruda da ihlalin kanundan kaynaklandığını tespit eden Anayasa Mahkemesi benzeri ihlallerin de önüne geçilmesi amacıyla kararın yasama organına bildirilmesine karar vermiştir. Ayrıca kanun hükmünün temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşma hükümlerine aykırı olması durumunda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınarak uyuşmazlığın çözülebileceğine yönelik Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrası hükmünün uygulanabileceği veya Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı olan kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulabileceği dikkate alınarak yeniden yargılama yapılmasında da hukuki yarar görülmüş, bu sebeple karar ilk derece mahkemesine gönderilmiştir.

AYM'den Sivas katliamı kararı AYM'den Sivas katliamı kararı

https://www.anayasa.gov.tr/