YARSAV Başkanı Murat Arslan, Oda TV'den Nurzen Amuran'ın sorularını cevaplandırdı. Arslan, yargıda gelinen acınası durumu şu sözlerle ifade etti: "yeni yasayla siyasi iktidara mutlak biat etmeyen tüm üyeler tasfiye edilecektir"

YARSAV Başkanı Murat Arslan'ın yaptığı o açıklama:

CEMAATÇİLER DEĞİL, BİAT ETMEYEN TÜM YARGI ÜYELERİ TASFİYE EDİLİYOR

Ayrıntılarını tam olarak bilmediğimiz bu son yasal değişiklik hazırlıklarının gerekçesini nasıl açıklıyorlar?

Şimdiki değişikliklerin görünürdeki gerekçesi istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte Yargıtay ve Danıştay’ın artık içtihat mahkemeleri olacağı, iş yükünün hafifleyeceği, bu yüzden sayının azaltılacağı.

Ancak herkesin aklına gelmesi istenilen arka plandaki gerekçe ise bu kurumlardaki Cemaatçi üyelerin tasfiye edildiği. Öyle mi? Değil. İkisi de tam doğruyu ifade etmiyor. Bu yasayla siyasi iktidara mutlak biat etmeyen tüm üyeler tasfiye edilecektir. Totaliter yönetimlerin klasik özelliği bu, önce kendisini ayakta tutan düşman yok edilir sonra tüm muhalifler. Çünkü bu rejimlerin karakteristiği tek tip toplum idealidir.

Dolayısıyla bu yasa değişikliğinin yargıda reformla falan bir ilgisi yoktur. Reform adı altında getirilen tüm düzenlemelerin gerçekte yargıyı araçsallaştırıp bir intikam aracı haline getirmekten başka bir amacı bulunmamaktadır. Son değişiklik tasarısı da siyasal iktidarın dikensiz gül bahçesi yaratma ve tam anlamıyla majestelerinin yargısını oluşturma hedefindeki son engelin de aşılma hamlesidir.

İktidar söz konusu yasa değişikliğiyle Yargıtay ve Danıştay’ı tamamen ‘boşaltacak’, ardından kendi vesayetinde olan HSYK aracılığı ile batıda court-packing (mahkeme doldurma planı) denilen yöntemle her iki Yüksek Mahkemeyi kendine uygun kişilerle ‘dolduracaktır’. Bu tür uygulamaları biz daha önceki yıllarda da gördük değil mi? Bu tür uygulamalar darbe dönemlerine mahsus uygulamalardır.

Nitekim benzer bir süreç 1980 darbesinden sonra çıkarılan 2575 sayılı Yasa ile Danıştay’da yaşanmıştır. Bu yasada geçici bir madde ile Danıştay üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından Bölge İdare Mahkemesi başkanlıklarına atanabileceği öngörülmüştü. 21 Danıştay Daire Başkanı ve üyesi Bölge İdare Mahkemelerinde görevlendirildi. Bunlardan 16’sı aynı gün emeklilik dilekçesi verdi, emekliliği gelmeyen 5'i ise mecburen yeni görevlerine başladılar.

Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan bir yasa olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma olanağı da yoktu. Yalnız darbe dönemindeki bu yasaya göre bile, gidenler Danıştay üyesi sıfatını taşıyorlardı ve tüm mali, sosyal ve özlük hakları korunuyordu. Şu ana kadar dışarıya sızan bilgilere baktığımızda bugünkü düzenleme darbecileri bile aratacak cinsten. Herhalde sivil darbe denilen olgu böyle bir şey olsa gerek.

Röportaj'ın tamamı