Adalet Bakanı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanı Bekir Bozdağ, 10. Dönem İdari Yargı Hakim Adaylarının kura töreninde konuştu. 

Hakim Adaylarına seslenen Bozdağ, konuşmasında şu konulara değindi:

Bugün hep beraber mesleğe yeni başlayacak hâkimlerimizin başarılarının bir noktasına tanıklık ediyoruz. Zira hâkim savcı olarak mesleğe kabul aşamasına gelene kadar burada bugün mesleğe başlayacak değerli hâkimlerimiz pek çok yarışmadan başarıyla çıktılar. İlkokulda, ortaokulda, lisede arkadaşlarından öne geçtiler. Üniversitede Türkiye’nin en iyi üniversitelerini ve onların en iyi bölümleri olan hukuk fakültelerini kazanmayı ve oralardan başarıyla mezun olmayı emekleriyle başardılar. Arkasından çok zor bir sınav olan “Hâkim ve Savcı adaylığı” yazılı sınavını ve mülakatını geçince, Adalet Akademisi’ndeki staj durumunu tamamladılar ve bugün hayatlarının yeni dönemlerinin başlangıcındalar.  Ben bu vesileyle hem bu mesleğe bu kadar başarıya imza atarak gelen hâkimlerimizin her birini hem onları bugünlere getiren yetiştiren anne ve babalarını, ailelerini, onları yetiştiren öğretmenlerini hepsini ayrı ayrı kutluyorum ayrı ayrı tebrik ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar. 

Bugün yeni bir başlangıçta hem şahsımız için, hem ailelerimiz için, hem milletimiz için, hem ülkemiz için çok önemli görevi, şerefli bir görevi hayatımız boyunca yerine getirmek üzere ilk adımınızı atıyorsunuz. 

Hâkimlik mesleği önem derecesi de ifade ettiğim gibi yetkisini doğrudan anayasadan, milletten alan bir meslektir. Kamu görevi ama diğer kamu görevleri için anayasada böyle bir imtiyaz yoktur. Millet adına, Türk milleti adına yargılama yapacak, karar verecek Türk milletinin aradığı adaleti siz kararlarınızla tesis edeceksiniz. Pek çok ihtilaflar olacak huzurunuza sunulacak idareyle vatandaş arasına pek çok itirazın çözücüsü siz olacaksınız. Onun için adaletle yönetmek doğru kararlar vermek son derece önemli. 

Ben her bir hâkime diyorum ki hayatınız boyunca adalete sahip çıkın. Adaleti ayakta tutan olun. Sevinciniz, saygınız kararınıza etki etmeyeceği gibi, nefretiniz, öfkeniz, siniriniz başka başka duygularınız da sizin vereceğiniz kararlara etki etmesin. Hepimizin sevdikleri sevmedikleri olabilir ama dosya önümüze geldiği zaman bu çerçeveden değil anayasa, kanun ve hukuka bağlı bir vicdan çerçevesinde bunları değerlendirmek ve dosyadaki delil durumuna göre kararınızı oluşturmak en büyük vazifenizdir. 

Hakimlerin hem Mecelle de tarif edildiği gibi hakim olması yani bilgili olmasıdır. O konudaki mevzuat nedir, içtihat nedir başka başka şeyler ne varsa onları çok çok iyi bilmesi, fehim olması, çok iyi bir anlayışa sahip olması iyiyi kötüden ayırt eder. Doğruyu eğriden ayırt eden anayasa ve yasaya uygun olanı, anayasa ve yasaya uygun olmayandan ayırt eden, haklıyı haksızdan ayırt eden bir yaklaşım içerisinde mutlaka olmalıyız.

Emin olarak görülür, emin olarak bilinir, yani güvenilir bir adres olarak, kişi olarak görülür ve size inanılırsa sizin verdiğiniz karar ne kadar insanların aleyhine olursa olsun mutlaka diyeceklerdir ki; aleyhime ama karar doğru, diyeceklerdir. Sizi taktir edeceklerdir. Ama eminlik vasfınızı lekelerseniz, doğru kararlar dahi vermiş olsanız, kimse size güvenmez. Kimse size doğru yaptın demez. Doğru kararınızda bile, diyelim güçlü birisi lehine karar verdiniz, hemen "Bak güçlü ya böyle karar çıktı" derler. Zayıf biri olsa; "Zayıf ya bak böyle karar çıktı" derler. Onun için eminlik vasfını hayatınızın her aşamasında mutlaka kullanmak, taşımak ve hayatımızın esası yaşantımızın esası olarak telakki etmek başarımız için, vereceğimiz karaların doğrulu için ve toplumda kabulü için, son derece önemli bir görev olacaktır. 

Yine mecelle, metin ve mekin  olmalıdır diyor hakimler. Yani temkinli olmak. Önemli bir şey. İnsanları mutlaka dinleyin, derdini anlatmak isteyeni sonuna kadar dinleyin. Birisi geldi size anlatıyor, daha kelimenin başında, ben meseleyi anladım, diye göndermeyin. Bir bakın bakalım insanlar konuşsunlar, derdini anlatsın belki sizin dosyada görmediğiniz bir şeyi anlatarak size gösterecektir. 'Hakim kimseyle konuşmaz' böyle bir şey olmaz ki. Siz adalet dağıtacaksınız. Hakimleri herkes etkilemeye çalışır. Bu Anayasal bir hak. Avukat ne için var? Hakimi etkilemek için var. Tanık ne için var? Hakimi etkilemek için var. Davacı ne için var? Hakimi etkilemek için var. Davalı ne için var? Hakimi etkilemek için var. Herkes sizi haklılığı konusunda ikna etmeye çalışacak. Deliler ortaya koyacak, raporlarlar getirecek, siz bu çabalara karşı kendi kendinizi kapalı tutarsanız o zaman dosyadakilerle kalırsın, belki çok doğru kararlarda verirsin ama önemli olan o size anlatılanlar içerisinden fehim anlayışıyla doğruyu eğriden ayırmak, haklıyı haksızdan ayırmak ve adaletin gerektirdiği doğru kararı bulup çıkarmaktır. Marifet orada. Siz onu başaracaksınız yoksa her gelenin anlatımıyla kararın böyle bir tarafa gider sonra başka tarafa giderse o zaman rüzgarın önündeki yaprak gibi olursunuz. Doğru kararları verme imkanınız olmaz. Rüzgarın önündeki yaprak gibi de olmayacağız. Biz adalete bağlı, Anayasaya bağlı, kanunlara bağlı, hukuka bağlı olacağız. Esen rüzgarlar bizi o yana bu yana savursa bile bağlı olduğumuz adalet ağıcından asla koparmamalıdır. Kopardığı zaman zaten bizim nere gideceğimiz belli olmayacağı gibi vereceğimiz kararında ne olacağı kesinle belli olmaz. O yüzden de buna özen göstermenizi bunu özellikle rica ediyorum. 

Lütfen insanlarımızı dinlemekten korkmayın. Çekinmeyin. Bunu niye söylüyorum? Bize gelen pek çok şikayetten dolayı söylüyorum. 'Beni konuşturmadı bile', 'Ağzımı açtırmadı bile', 'Cümlemi söylememe izin vermedi bile'. Konuşsun, dinleyin ne diyecekse sonu kadar dinleyin. Yanlış söylüyorsa bırakın yanlış söylesin. Sonunda karar verecek sizsiziniz. Konuşturun, dinleyin ki doğru kararda isabet oranınız artsın. Eğer konuşturmazsak dinlemezsek bizim kararlarımızdaki isabet oranı da düşük olur. Mutlaka insanlara saygı duyun. 

Meslektaşlarınıza saygı duyun. Avukatlara saygı duyun, çalıştırdığınız kişilere saygı duyun. Yardımcılarınıza saygı duyun. Kimle ilişki kurarsanız kurun onların sizin gibi kıymetli bir insan olduğunu asla unutmayın. Mesleklerine, eğitimlerine, toplum içindeki konumlarına göre insanları ayırmayın. 

Öyle bakıyorsunuz, 16 bin sayfalık gerekçeli kararı görüyorsunuz. Bir kararın haklılığını anlatmak için 16 bin sayfaya gerek duruyorsanız, o kararda sıkıntı var demektir. Onun için gerekçelerinizi hem kısa, hem öz, hem de okunan kişinin o kararın doğruluğuna ikna edecek nitelikte olması son derece önemlidir. Lütfen gerekçelerinizi siz kendiniz hazırlayın.  Zabıt katiplerine veya yanınızdaki başka yardımcılarınıza lütfen gerekçe yazdırmayın. Siz yazarsanız, yazdırırsanız, hem öğrenme  imkanınız olur, hem de planladığınız ilk gerekçelerde değişiklik yapma imkanı bulursunuz. Ve gerekçelerdeki isabet oranınız daha da yüksek olur. Buna da özen göstermenizi özellikle rica ediyorum. 

Hakim ve savcı sayısı konusunda Türkiye bugün, Avrupa Birliği standartlarında değil. Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerde 100 bin kişiye ortalama 20,3 hakim, 11,1 savcı düşüyor. Türkiye'de bu rakam şuanda hakimlerle ilgili 100 bin kişiye 12,5, savcılarla ile ilgili de 6,4 savcı düşüyor. Önümüzdeki süreç içerisinde hakim ve savcı sayımızı CEPEJ'in raporunda ifade ettiği rakamlara çıkarmak için önemli adımlar atacağız. Önümüzdeki süreçte önemli sayıda hakim ve savcı alacağımızı buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Şuanda Türkiye'de hakim ve savcı sayımız, 14 bin 661'dir. 2002'de bu rakam hakim ve savcı sayımız 9.349'dur. Bugün 14 bin 661, artış oranı %57'dir. İdari yargıda halen 1112 hakim ve savcı görev yapmaktadır. 2002 yılında idari yargıdaki 146 iken şuanda 206 olmuştur. Burada da önemli girişimler yaşandı. Açılmış mahkemelere hakim ve savcı ataması yapılacak, o zaman bu sayı biraz daha yukarı çıkacaktır.

Proğram Bakan Bozdağ'ın konuşmasının ardından kura töreni ile sona erdi. Törene, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Müsteşar Yardımcısı Musa Heybet,HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Adalet Akadaemisi Başkanı Yılmaz Akçil'de katıldı.




http://www.basin.adalet.gov.tr/Etkinlik/BOZDAG--HAKiMLER-ADALETLE-KARAR-VERMELi-